The garden is bare and brown.
- Bahçe çıplak ve kahverengi.
We cannot walk on the hot sand with bare feet.
- Çıplak ayakla sıcak kumda yürüyemeyiz.
Some stars are hardly visible to the naked eye.
- Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
Tom's mother chased Tom as he ran naked around the lobby.
- Tom'un annesi Tom'u holde çıplak gezdiği için kovaladı.
What's wrong with being nude in your own house?
- Kendi evinde çıplak olmanın ne sakıncası var?
Tom told Mary he'd never been to a nude beach.
- Tom Mary'ye daha önce hiç çıplaklar plajına gitmediğini söyledi.
Many Belarusians came to work naked after their president asked them to get undressed and work.
- Birçok Beyaz Rusyalı onların başkanları onların soyunmalarını ve çalışmalarını istedikten sonra işe çıplak geldi.
They were undressed when I came in.
- Ben içeri girdiğimde onlar çıplaktılar.
Tom and Mary went to a nudist club.
- Tom ve Mary bir çıplaklar kulübüne gittiler.