çılgın

listen to the pronunciation of çılgın
Türkisch - Englisch
mad

Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again. - Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.

It was mad of him to try to swim in the icy water. - Buz gibi suda yüzmeyi denemesi çılgınlıktı.

lunatic

It has been said that a man at ten is an animal, at twenty a lunatic, at thirty a failure, at forty a fraud, and at fifty a criminal. - On yaşındaki bir erkeğin bir hayvan yirmi yaşındakinin bir çılgın, otuzundakinin bir başarısızlık, kırkdakinin bir dolandırıcı ve ellisindekinin bir suçlu olduğu söylenmektedir.

crazy

I'm pretty sure Tom won't do anything crazy. - Tom'un çılgınca bir şey yapmayacağından oldukça eminim.

It might sound crazy, but I think I'm still in love with Mary. - Bu çılgınca gelebilir fakat sanırım ben hâlâ Mary'ye âşığım.

wild

Her anxiety almost drove her wild. - Onun korkusu neredeyse onu çılgına çevirdi.

Never in my wildest dreams did I ever think you'd go out with me. - En çılgın hayallerimde bile benimle çıkacağını asla düşünmedim.

insane

That old man must be insane. - Şu yaşlı adam çılgın olmalı.

demented

He became increasingly demented! - O gittikçe çılgın oldu!

bonkers

It is bonkers to go out in this weather. - Bu havada dışarı çıkmak çılgınlık.

crackpot
unhinged
hysterical

Tom began to cry hysterically. - Tom çılgınca bağırmaya başladı.

nutter
luny
(Argo) off one's head
demon
rip-roaring
mentally ill
(Argo) wicked
(deyim) out to lunch
brainsick
(Konuşma Dili) round the bend
(deyim) not all there
nuts

I suppose you think I'm nuts. - Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.

Your mom speaks six languages — that's nuts. - Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.

hog-wild
bats
(Argo) shambolic
(Konuşma Dili) round the twist
beside oneself
nutty
raving

He's a raving egomaniac. - O çılgın bir benmerkezcidir.

Tom is a raving egomaniac. - Tom çılgın bir benmerkezci.

crazed
berserk

The children went berserk. - Çocuklar çılgına döndüler.

delirious

For a delirious word there is no answer. - Bir çılgın söz için cevap yoktur.

desperado
possessed
daemonic [Brit.]
phrenetic
kook
mad, crazy, wild
nut

I suppose you think I'm nuts. - Sanırım çılgın olduğumu düşünüyorsun.

Your mom speaks six languages — that's nuts. - Senin annen altı dil konuşuyor - Bu çılgınlık.

maniacal
frenzied
mad, crazy, frenzied, insane, lunatic, demented, crackpot, bats, nutty; nut, nutter
daemonical [Brit.]
distracted
demoniac
frenetic
foolhardy
ripsnorter
kooky
rip roaring
madding
madcap
loony
loco
cuckoo
frantic

Tom struggled frantically. - Tom çılgınca mücadele etti.

Paramedics worked frantically to save Tom's life. - Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.

amok
{s} scatty
bacchanalian
{s} daemonic
{s} moonstruck
possess
loony,luny
potty
daemonical
orgiastic
çılgın bir hal
frenzy
çılgın ev partisi
orgy
çılgın gibi
berserk
çılgın gibi
wildly

Don't run about wildly in the room. - Odada çılgın gibi koşuşturma.

çılgın gibi
beside oneself
çılgın ve delidolu olmak
(Argo) bug out
çılgın, deli, manyak, kaçık
Crazy, crazy, crazy, crazy
çılgın eğlence
wingding
çılgın gibi
like a nut, beside oneself (with)
çılgın parti
rave
çılgın parti
rave up
çılgın sürücü
(Argo) lane pirate
kadar çılgın
as mad as
daha çılgın
dottier
en çılgın
dottiest
Türkisch - Türkisch
Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun
Çok büyük, aşırı, olağanüstü
Aşırı davranışlarda bulunan, deli, mecnun: "Ömrümde ilk defa saat için çılgın gibi dövüştüm."- S. F. Abasıyanık. Çok büyük, aşırı, olağanüstü: "Onların bu çılgın aşklarına karşı konulacak engel setlerinin hiç hükmü yoktur."- K. Tahir