çıkartma

listen to the pronunciation of çıkartma
Türkisch - Englisch
sticker

They had stickers on their cars reading: First Iraq then France. - Onların arabalarında önce Irak sonra Fransa diye okunan çıkartmalar vardı.

I'd like to buy some stickers. - Bazı çıkartmalar satın almak istiyorum.

decal, transfer, sticker
decal, transfer (before what it represents has been transferred from its paper backing onto the surface where it will be displayed)
transferring (a picture) (from one surface to another), decalcomania, transfer printing
decal, sticker, transfer; transfer picture, (a) decalcomania
having (someone, something) removed or extricated; having (something) extracted
decalcomania
decal
(Biyokimya) deletion
emitting
(Avcılık) ejection
transfer
transfer picture
çıkartma birliği
landing party
çıkartma bölgesi kontrol subayı M
(Askeri) landing zone control officer
çıkartma gemisi
landing craft
çıkartma kuvveti; alçak frekans
(Askeri) landing force; low frequency
çıkartma kâğıdı
transfer paper
çıkartma sanatı
decalcomania
çıkartma sanatı
decal
çık
drop out of
devreden çıkartma
disconnect
çık
(Bilgisayar) break

I went for a walk after breakfast. - Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.

He took a walk before breakfast. - O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.

çık
(Bilgisayar) escape

They wanted to escape on vacation. - Tatile çıkmak istediler.

Tom pointed to the fire escape. - Tom yangın çıkışını işaret etti.

çıkartmak
(deyim) let out
çıkartmak
cause to take out
çıkartmak
quarry
çıkartmak
take
çıkartmak
take off
çıkartmak
pick
çıkartmak
eliminate
çıkartmak
strikeout
çıkartmak
remove

I had to get my tattoo removed. - Dövmemi çıkartmak zorunda kaldım.

I had to get it removed. - Onu çıkartmak zorunda kaldım.

çıkartmak
let take out
çık
{f} exit

The exit flowrate is proportional to the pressure difference around the exit valve. - Çıkıştaki akış hızı, çıkış kapakçığının etrafındaki basınç farkıyla orantılıdır.

Emergency exits must be kept free of blockages for public safety. - Acil çıkış yolları, kamu güvenliği için tıkanıklıklardan uzak tutulmalıdır.

çık
got out

The argument quickly got out of control. - Tartışma hızla kontrolden çıktı.

Tom got out of the hospital. - Tom hastaneden çıktı.

çık
{f} exited

Dan exited the train station at seven thirty. - Dan 7.30'da tren istasyonundan çıktı.

Tom exited the tunnel at 80 miles an hour. - Tom saatte 80 mil hızla tünelden çıktı.

çık
went forth
çık
go out

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

I wish you would shut the door when you go out. - Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.

çık
move up
çık
emerge

Where is the emergency exit? - Acil çıkış kapısı nerede?

The robber emerged from the darkness. - Karanlıktan bir soyguncu ortaya çıktı.

çık
gone forth
çık
took off for
çık
go forth
çık
emanate
çık
take off for
çık
taken off for
çık
get out

I couldn't get out of my garage because there was a car in the way. - Yolda bir araba olduğu için garajımdan çıkamadım.

They'll get out of class in forty minutes. - Kırk dakika içerisinde sınıftan çıkacaklar.

çıkartmak
elicit
çıkartmak
cut
günah çıkartma
sin Decal
işten çıkartma
removal from work
Deniz piyade uzak bölge erişim ve çıkartma sistemi
(Askeri) Marine remote area approach and landing system
anlam çıkartma
educing
dergi çıkartma
magazine publishing
günah çıkartma
confession
günah çıkartma hücresi
confessional
kabuk çıkartma
(Gıda) unshelling
personel çıkartma
(Ticaret) destaffing
renkli çıkartma
colour decal
sonuç çıkartma
educing
tahta çıkartma
enthroning
yerinden çıkartma
dislodgement
Çıkartmak
extract
çık
quit

Jane is very content with her job and has no desire to quit it. - Jane işinden çok memnun ve çıkma arzusu yok.

She advised him to take a long holiday, so he immediately quit work and took a trip around the world. - O, ona uzun bir tatile çıkmasını tavsiye etti, bu yüzden o, derhal işi bıraktı ve dünya yolculuğuna çıktı.

çık
exeunt
çıkartmak
to have or let (someone) make (a new law)
çıkartmak
to cause to take out; to let take out; to cause to remove; to let remove
çıkartmak
to enable or allow (someone) to make it through (a given period of time) with (a specified amount of something)
çıkartmak
slang to make or let (someone) hand over, cough up, or spit up (something)
çıkartmak
to have or let (someone) unload (something) from (a vehicle)
çıkartmak
to cause or allow (someone) to make (his/her living) from (a specified kind of work)
çıkartmak
to have or let (someone) produce (something new) or develop (a new habit)
çıkartmak
to have or let (someone) expose (another's wrongdoing, mistake)
çıkartmak
to have or let (one person) show (another) to be (something unfavorable)
çıkartmak
eject , strike out
çıkartmak
to have or let (someone) publish (a book, newspaper, etc.)
çıkartmak
to make (someone, an animal) climb up on or get up on (something); to make (someone, an animal) go up to (a place); to put (someone, something) in/on (a higher place)
çıkartmak
to remove (someone, something) (from); to take or get (someone, something) out (of), extricate (someone, something) (from); to extract or pull (something) (from); to bring (something, someone) out (from) (a place); to expel (a student) (from) (a school); to fire (a worker); to evict (a tenant)
çıkartmak
to cause (someone) to get the maximum of (pleasure) from
çıkartmak
to make (a law)
çıkartmak
to have or let (someone) remove (a stain)
çıkartmak
to have or let (someone) subtract (one amount) from (another)
çıkartmak
to have or let (someone) make (one thing) from (another)
çıkartmak
to have or let (one person) remove (another person, something) (from); to have or let (one person) extricate (another person, something) (from); to have or let (someone) extract or pull (something) (from); to have or let (one person) bring (another person, something) out (from); to have or let (one person) expel, fire, or evict (another person)
çıkartmak
to remove, take out, get rid of (a stain)
çıkartmak
to have or let (one person) take out (his/her anger, frustration, negative emotion) on (another)
çıkartmak
to have or let (someone) extend or stick (something) out of (a place)
çıkartmak
to have or let (one person) present (another)
çıkartmak
to take off (an article of clothing); to doff (one's hat)
çıkartmak
to cause (someone) to vomit
çıkartmak
to bring (one person) before (another), bring (one person) to (another), present (one person) to (another)
çıkartmak
to have or let (someone) take off (an article of clothing); to have or let (a man) doff (his hat)
çıkartmak
to make it through or get through (a given period of time) with (a specified amount of something)
çıkartmak
to get or allow (one person) to make (another person, an animal) climb up or move up
çıkartmak
to unload (something) from (a vehicle)
çıkartmak
to take (someone, an animal) out to/into (a place outdoors)
çıkartmak
to publish (a book, newspaper, etc.)
çıkartmak
to have or let (someone) find (an address)
çıkartmak
(Askeriye) to land (a force) on (a shore)
çıkartmak
puke
Türkisch - Türkisch
Üzerindeki resim ıslatılarak yapıştırıldığı yere çıkartılan, özel olarak hazırlanmış zamklı kâğıt
Çıkartmak işi. Üzerindeki resim ıslatılarak yapıştırıldığı yere çıkartılan, özel olarak hazırlanmış zamklı kâğıt: "Yonca'nın elindeki kâğıt parçasında, yeşilli, sarılı, kırmızılı bir kelebek çıkartması var."- O. Rifat
Çıkartmak işi
Bu yolla çıkarılan resim
dekalkomani
çıkartmak
Çıkarma işini yaptırmak
çıkartmak
Çıkarma işini yaptırmak: "Bu adam bir senedir buraların resmini çıkartıyor."- B. R. Eyuboğlu
çıkartma
Favoriten