These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used.
- Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.
Can I use this solvent to dilute my sample?
- Örneğimi sulandırmak için bu çözücüyü kullanabilir miyim?
My responsibility is to keep the company solvent.
- Benim sorumluluğum şirket çözücüsünü korumak.
Tom held the knife between his teeth as he untied the knot.
- Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.
I can't untie this knot.
- Bu düğümü çözemiyorum.
The office staff worked quickly and efficiently to resolve the problem.
- Ofis çalışanları problemi çözmek için hızlı ve etkili çalıştılar.
It is impossible to resolve the conflict.
- Bu çatışmayı çözmek imkansız.
I don't have a decryption program.
- Bir şifre çözme programım yok.
Your shoes are untied.
- Ayakkabıların çözülmüş.
Tom held the knife between his teeth as he untied the knot.
- Tom düğümü çözerken bıçağı dişlerinin arasında tuttu.
I'm going to work out the problem by myself.
- Problemi kendi başıma çözeceğim.
I'll give you five minutes to work out this problem.
- Bu sorunu çözmen için sana beş dakika vereceğim.
These problems will be solved in the near future.
- Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
You could have solved this puzzle with a little more patience.
- Biraz daha sabırla bu bulmacayı çözebilirdin.
Try solving the problem.
- Problemi çözmeye çalış.
Takeo is engrossed in solving mathematical problems.
- Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.
These problems will be solved in the near future.
- Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
He was able to solve the problem with ease.
- O,kolaylıkla problemi çözebildi.
As the story advances, the mystery unravels.
- Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.
Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive.
- Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.
Oxygen from the air dissolves in water.
- Havadan gelen oksijen suda çözülür.
Sugar dissolves in warm coffee.
- Şeker sıcak kahvede çözünür.
Investigators are trying to decipher what happened.
- Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.
It's not going to be easy to decode.
- Şifreyi çözmek kolay olmayacak.
Engineers are problems solvers.
- Mühendisler problem çözücüdürler.
I'm a problem solver.
- Ben bir sorun çözücüyüm.