çözücü

listen to the pronunciation of çözücü
Türkisch - Englisch
solvent

These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used. - Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.

Can I use this solvent to dilute my sample? - Örneğimi sulandırmak için bu çözücüyü kullanabilir miyim?

chem. (a) solvent
chem. solvent, (something) which acts as a solvent
(something) which can solve (a problem)
dissolvent
resolvent
resolvent, solvent; solvent
payoff
diluent
dissolver
(Kimya) eluent
demodulator
resolver
defroster
solver

I want to be a problem solver. - Bir sorun çözücü olmak istiyorum.

I'm a problem solver. - Ben bir sorun çözücüyüm.

çözücü madde
menstruum
çözücü madde
resolvent
çöz
untie

Your shoes are untied. - Ayakkabıların çözülmüş.

I can't untie this knot. - Bu düğümü çözemiyorum.

çözücüler
solvents

These solvents, due to their volatility, evaporate into the atmosphere when used. - Bu çözücüler uçuculukları nedeniyle kullanıldıklarında atmosfere buharlaşırlar.

leke çözücü
stain remover
problem çözücü
problem solver
çöz
unbend
çöz
unwrap
çöz
untangle
çöz
unfasten
çöz
resolve

They haven't yet resolved their problems, but at least they're discussing them. - Onlar sorunlarını henüz çözemediler ama en azından onları ele alıyorlar.

It's time to resolve this question once and for all. - Bu sorunu kesin olarak çözme zamanı.

çöz
unreel
çöz
puzzle out
çöz
uncoil
çöz
decrypt

I don't have a decryption program. - Bir şifre çözme programım yok.

çöz
{f} unbending
çöz
disentangle
çöz
{f} untied

Your shoes are untied. - Ayakkabıların çözülmüş.

Hold on a minute. My shoelaces are untied. - Bir dakika bekle. Ayakkabı bağlarım çözülmüş.

çöz
work out

It took me half an hour to work out this problem. - Bu problemi çözmem yarım saatimi aldı.

I'm going to work out the problem by myself. - Problemi kendi başıma çözeceğim.

çöz
desolder
çöz
{f} solved

He solved the problem in five minutes that I had struggled with for two hours. - Benim iki saat uğraştığım problemi beş dakikada çözdü.

The student has already solved all the problems. - Öğrenci tüm problemleri daha önce çözdü.

çöz
{f} solving

He succeeded in solving the problem. - O, sorunu çözmeyi başardı.

Takeo is engrossed in solving mathematical problems. - Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.

çöz
solve

This is how I solved the problem. - Bu benim problemi nasıl çözdüğümdür.

Allen was given a problem that was impossible to solve. - Allen'e çözülmesi imkânsız bir problem verilmişti.

çöz
undid
çöz
unravel

As the story advances, the mystery unravels. - Hikaye ilerledikçe gizem çözülür.

Today, we are going to unravel the mystery of the English subjunctive. - Bugün, İngilizce dilek kipinin gizemini çözeceğiz.

çöz
{f} unfastened
çöz
{f} unwrapped
çöz
{f} unbent
çöz
demodulate
yağ çözücü
Degreaser
çöz
dissolve

Oxygen from the air dissolves in water. - Havadan gelen oksijen suda çözülür.

Sugar dissolves in hot water. - Şeker sıcak suda çözülür.

çöz
unpack
çözücüler
solvers
aktif çözücü
active solvent
bazik çözücü
basic solvent
beraberliği çözücü yarış
run off
buz çözücü
defroster
buz çözücü alet
de icer
buz çözücü madde
de icer
dostça çözücü
(Hukuk) amiable compositor
kod çözücü
decoder
polar çözücü
polar solvent
renk çözücü
colour decoder, decoder
sistem çözücü
(Askeri) system analyst
sorun çözücü diplomasi
(Politika, Siyaset) conflict-resolution diplomacy
sorun çözücü uygulamalar
problem-solving type exercise
yağ çözücü
fat solvent
çöz
puzzleout
çöz
decipher

Investigators are trying to decipher what happened. - Müfettişler ne olduğunu çözmeye çalışıyor.

çöz
unsnarl
çöz
unloose
çöz
decode

It's not going to be easy to decode. - Şifreyi çözmek kolay olmayacak.

çöz
unbind
çöz
unlay
çöz
disentangled
çöz
unmortise
çöz
unbound
çöz
unhitch
çöz
unriddle
çöz
unswathe
şifre çözücü
decoder