âla

listen to the pronunciation of âla
Englisch - Türkisch
kanat
(Tıp) (ALAE) anat. Kanat , kanadımsı çıkıntı
(Anatomi) kanat örn: ala major ossis sphenoidalis
ala nasi
burun kanadı
alas
{ü} eyvah
alas
{ü} tüh
alas
yazık!

Yazık, o genç yaşta öldü. - Alas, she died young.

Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim. - Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you.

alas
vah!

Alaska'da milyonlarca vahşi hayvan yaşıyor. - Millions of wild animals live in Alaska.

alas
ah!
alas
hüngür
alas
ünlem Eyvah
alas
{ü} Eyvah!/Yazık!
alas
yazık

Ne yazık ki, bugün vaktim yok. Eğer olsaydı seninle sinemaya giderdim. - Alas, I've no time today. If I did, I'd go to the movies with you.

Yazık, o genç yaşta öldü. - Alas, she died young.

Türkisch - Türkisch
Karışık renkli, çok renkli, alaca
(Osmanlı Dönemi) f. Kirleten, kirli yapan
(Osmanlı Dönemi) Gr: Arabçada harf-i cerdir. Buna isim diyen de olmuştur. Müteaddit mâna ile kelimenin başına getirilir; manevî istilâ ve tefevvuk bildirmek için ekseriyâ mecrurunu istilaya delâlet eder. Bazan mecrurunun mukabiline müstâli olur. (maa) gibi müsahabet için gelir. (lâm) gibi tâlil için olur. Mücaveze için olur. Harf-i cer olan (min) mânâsına ve zarfiyyet için ve harf-i cer olan (bâ) mânâsına isim olur. "yukarıda" manasına gelir
Açık kestane renginde olan, ela (göz)
Kekliğin boynundaki siyah halka
Alabalık
(Osmanlı Dönemi) Üstünde, üzere
iyi, pekiyi
Sumerliler'in bir müzik aleti
çok iyi
Karışık renkli
Kadın iş önlüğü
Yapısına girdiği sözcüğe biçiminde, yolunda anlamı katan yabancı önek
Avcıların av hayvanlarını yuvalarından çıkarmak için kullandıkları düdük
(Osmanlı Dönemi) üstün, yüce, çok yüksek, kıymetli
ALÂ HİDE
(Osmanlı Dönemi) Tek başına, münferiden, ayrıca
Ala 1
(Kuran) Yüce Rabbinin adını tesbih et
Ala 10
(Kuran) Allah'tan korkan öğüt alacaktır
Ala 11
(Kuran) Bedbaht olan ondan kaçınacaktır
Ala 12
(Kuran) O, en büyük ateşe yaslanacaktır
Ala 13
(Kuran) O, orada ne ölecektir ne de dirilecektir
Ala 16
(Kuran) Ama sizler dünya hayatını tercih ediyorsunuz
Ala 17
(Kuran) Oysa ahiret daha iyi ve daha bakidir
Ala 2
(Kuran) O, yaratıp şekil vermiştir
Ala 3
(Kuran) O, her şeyi ölçüyle yapıp doğru yolu göstermiştir
Ala 4
(Kuran) O, yeşillikler bitirmiştir
Ala 5
(Kuran) Sonra da onları siyah çerçöpe çevirmiştir
Ala 6
(Kuran) Sana Kuran'ı Biz okutacağız ve asla unutmayacaksın
Ala 7
(Kuran) Allah'ın dilediği bundan müstesnadır. Doğrusu açığı da, gizliyi de bilen O'dur
Ala 8
(Kuran) Kolay olanı yapmayı sana kolaylaştırırız
Ala 9
(Kuran) Faydalı olacaksa insanlara öğüt ver
Ala Yuntlu
Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri
ala ala
Toplu olarak yapılan işlerde bağrışarak söylenen ala ala hey ünleminde kullanılan bir söz
ala gün
Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum
ala sulu
Yeni olgunlaşmaya başlamış (yemiş)
ala sulu
İyi pişmemiş, suluca (yemek)
ala tav
Az tavlı, yarı yaş yarı kuru olan (toprak)
ala tavlı
İyice pişmemiş (yemek)
ala tavlı
Bitkinin çimlenmesi için yeterli tavı bulmamış (toprak)
ALAS
(Osmanlı Dönemi) Odun kömür
ITK ALÂ MAL
(Osmanlı Dönemi) Bir köle veya cariyenin kitabet suretiyle olmaksızın cins ve miktarı malum bir mal veya muayyen bir hizmet mukabilinde azad edilmesidir. Buna "Itk alâ cu'l" da denir. Ist. Fık. K
NURUN ALA NUR
(Osmanlı Dönemi) Daha âlâ, daha iyi, nur üstüne nur
TALAK ALA MAL
(Hukuk) Mal karşılığında yapılan boşanma
alas
Odun kömürü
ne ala
Ne iyi, diyecek bir şey yok
nûrun alâ nur
(Osmanlı Dönemi) daha âlâ, daha iyi; nur üstüne nur
Englisch - Englisch
American Library Association
Acacia Leadership Academy
Alpha Linolenic Acid
A winglike anatomical process or part, especially of bone
In ancient Rome, a small room opening into a larger room or courtyard
The flattened border of some stems, fruits, and seeds, or one of the two side petals of certain flowers in the pea family
A wing or winglike structure
a wing of an insect
The nasal skin that forms the outside of the nostril
Association of Local Authorities Now part of the LGA
The American Library Association This is the national organization for all types of libraries Based in Chicago, it sponsors on going training and research for the profession, publications, annual conferences for staff and trustees and lobbies at the national level The Library has an institutional membership
a flat wing-shaped process or winglike part of an organism; "the alae of the nose"; "the alae of a maple seed"; "the flat petals of a pea blossom are alae"
A 'wing', used to describe a Roman auxiliary cavalry unit
The American Library Association; professional organization for librarians, and the oldest professional library organization in the world
American Library Association Established in 1876
American Lung Association
Outer side of the nostril
abbreviation for American Library Association, but also the description usually given to their convention and trade exhibit held annually in July
Alabama
Activism Lobbying and Advocacy
American Library Association; founded in 1876 to promote library service and librarianship; national conferences are held each year in different parts of the country; American Libraries, published monthly by ALA, provides library related information on a national level
{e} according to, in the style of (French)
A winglike organ, or part
a wing of an insect a flat wing-shaped process or winglike part of an organism; "the alae of the nose"; "the alae of a maple seed"; "the flat petals of a pea blossom are alae
{i} structure resembling a wing; wing
state in the southeastern United States
M.D. Ala.
United States District Court for the Middle District of Alabama, as used in case citations
N.D. Ala.
United States District Court for the Northern District of Alabama, as used in case citations
S.D. Ala.
United States District Court for the Southern District of Alabama, as used in case citations
alas
Used to express sorrow, regret, compassion or grief

Alas, Poor Yorick! I knew him, Horatio: a fellow of infinite jest, of most excellent fancy: he hath borne me on his back a thousand times; and now, how abhorred in my imagination it is! my gorge rims at it. Here hung those lips that I have kissed I know not how oft. Where be your gibes now? your gambols? your songs? your flashes of merriment, that were wont to set the table on a roar? Not one now, to mock your own grinning? quite chap-fallen? Now get you to my lady's chamber, and tell her, let her paint an inch thick, to this favour she must come; make her laugh at that.

alas
feelings You use alas to say that you think that the facts you are talking about are sad or unfortunate. Such scandals have not, alas, been absent Alas, it's not that simple. = sadly. used to express sadness, shame, or fear
alas
An exclamation expressive of sorrow, pity, or apprehension of evil; in old writers, sometimes followed by day or white; alas the day, like alack a day, or alas the white
alas
{i} betokening sorrow or pity
Alas
A type of thermokarst depression with steep sides and a flat, grass-covered floor, found in thermokarst terrain, produced by thawing of extensive areas of very thick and exceedingly ice-rich permafrost Compare - thermokarst depression NRC and GG
Alas
by bad luck; "unfortunately it rained all day"; "alas, I cannot stay"
Alas
auwë
Alas
Early Victorian for 'Oh Hell'
akwa'ala
the Yuman language spoken by the Akwa'ala people a member of a North American Indian people living in Baja California
alas
{ü} exclamation expressing sorrow or concern
Türkisch - Englisch
pied, variegated
Superb, excellent, wonderful, splendid
colourful, speckled; (göz) light brown; trout alabalık
salmon trout, brown trout
superb
splendid
wonderful

Aladin found a wonderful lamp. - Alaaddin harika bir lamba buldu.

Aladin found a wonderful lamp. - Alaaddin sihirli bir lamba buldu.

excellent
very good, excellent
good

Fewer workers meant fewer people with money to buy goods. - Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.

Tom showed up early so he could get a good seat. - İyi bir yer alabilmek için Tom erken geldi.

pretty

The area looked pretty clean. - Alan oldukça temiz görünüyordu.

I know this area pretty well. - Bu alanı oldukça iyi biliyorum.

trout

Tom caught a couple of large trout yesterday. - Tom dün bir çift büyük alabalık yakaladı.

He landed a big trout. - O büyük bir alabalık yakaladı.

on the top of the world
speckled
fine

Situated on a hill, his house commands a fine view. - Onun bir tepenin üzerinde yer alan evinin güzel bir manzarası var.

Tom is likely going to be fined for doing that. - Tom muhtemelen bunun yaptığı için para cezası alacak.

extra

Do we have an extra one that Tom can borrow? - Tom'un ödünç alabileceği ekstra bir tanemiz var mı?

Do you have an extra bicycle that I could borrow? - Ödünç alabileceğim fazladan bir bisikletin var mı?

top
ripping
divine
bully
spankiny
well

Tom is sufficiently well off to buy a house anywhere he wants. - Tom'un durumu istediği yerde bir ev alacak kadar oldukça iyidir.

Our artificial island isn't very well forested yet. - Bizim yapay adamız, henüz çok iyi ormanlık alan değil.

superduper
gilt
transcendent
surpass
superior

I'll get permission from my superior. - Amirimden izin alacağım.

sublime
sovereign
ala ala
field area
ala göz
eye area
ala (göz)
light brown
ala (göz)
light-brown
pek ala
well
ne âlâ
How nice!
ne âlâ memleket! What a fine kettle of fish!/What a wonderful state of affairs!
(said sarcastically)
âla

    Silbentrennung

    a·la

    Türkische aussprache

    eylı

    Aussprache

    /ˈālə/ /ˈeɪlə/

    Etymologie

    [ A-l& ] (noun.) 1738. Originated 1730–40 from Latin āla (“wing”).
Favoriten