They could not get good housing.
- Onlar iyi konut alamadı.
Fewer workers meant fewer people with money to buy goods.
- Daha az sayıda işçi eşya satın alacak paralı daha az sayıda insan anlamına geliyordu.
The area looked pretty clean.
- Alan oldukça temiz görünüyordu.
I know this area pretty well.
- Bu alanı oldukça iyi biliyorum.
Such fishes as carp and trout live in fresh water.
- Sazan ve alabalık gibi balıklar tatlı suda yaşar.
This lake abounds in trout.
- Bu göl alabalık kaynıyor.
Tom is likely going to be fined for doing that.
- Tom muhtemelen bunun yaptığı için para cezası alacak.
He was given the finest education that money could buy.
- Ona o paranın satın alabileceği en iyi eğitim verildi.
Do we have an extra one that Tom can borrow?
- Tom'un ödünç alabileceği ekstra bir tanemiz var mı?
Do you have an extra bicycle that I could borrow?
- Ödünç alabileceğim fazladan bir bisikletin var mı?
Well, I'll only take toast and coffee.
- Pekala, ben sadece tost ve kahve alacağım.
Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
- Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
Aladin found a wonderful lamp.
- Alaaddin sihirli bir lamba buldu.
Aladin found a wonderful lamp.
- Alaaddin harika bir lamba buldu.
I'll get permission from my superior.
- Amirimden izin alacağım.