İsyancıları cezalandırmak için ona ısrar etti.
- They urged him to punish the rebels.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Tom itaatsiz ve asidir.
- Tom is disobedient and rebellious.
Eh, bizim aramızda bir asimiz var gibi görünüyor.
- Seems we've got a rebel in our midst, eh?
O bir parça isyankardır.
- He's a bit of a rebel.
Sami'nin isyankar bir ruhu vardı.
- Sami had a rebellious spirit.
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
Norveç'te yaşanan katliam ve son günlerde İngiltere'deki ayaklanma ve yağma, dünyanın içine sürüklendiği durum itibarı ile dehşet vericidir.
- The massacre in Norway and the recent rebellion and the booty in England, are dreadful in consideration of the circumstances that the world drifted into.
Leyla otoriteye isyan etti.
- Layla rebelled against authority.
Tom otoriteye karşı isyan etti.
- Tom rebelled against authority.