It is often necessary to depend upon others.
- Başkalarına bağlı olmak sık sık gereklidir.
The lady that used to work here had to retire.
- Burada çalışan bayan, emekli olmak zorunda kaldı.
My wife and I are preparing to retire.
- Karım ve ben emekli olmak için hazırlanıyoruz.
All you have to do is to concentrate.
- Bütün yapman gereken konsantre olmak.
It's hard for me to concentrate today.
- Bugün konsantre olmakta zorlanıyorum.
I don't have enough credits to graduate.
- Mezun olmak için yeterli kredim yok.
He is proud of having graduated from Tokyo University.
- Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
Tom didn't want to cause us any more trouble.
- Tom bize daha fazla soruna neden olmak istemedi.
I don't want to cause any more trouble.
- Daha fazla soruna neden olmak istemiyorum.
It must be nice to have friends in high places.
- Yüksek yerlerde arkadaşlara sahip olmak güzel olmalı.
And what we really want is to have many sentences in many — and any — languages.
- Ve bizim gerçekten istediğimiz çok sayıda-ve herhangi-dillerde çok sayıda cümlelere sahip olmaktır.
We want to cause the least possible harm.
- Biz mümkün olan en az zarara sebep olmak istiyoruz.
I didn't want to cause a scene.
- Bir olaya sebep olmak istemedim.
If you want to succeed, use your time well.
- Başarılı olmak istiyorsanız zamanınızı iyi kullanın.
He wanted to succeed.
- O başarılı olmak istedi.
What do I have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundayım?
What do you have to be grateful for?
- Ne için minnettar olmak zorundasın?
I couldn't help but admire Tom's perseverance.
- Tom'un sabrına hayran olmaktan kendimi alamadım.
He is proud of having graduated from Tokyo University.
- Tokyo Üniversitesi'nden mezun olmaktan gurur duyuyor.
He would have to surrender.
- O teslim olmak zorunda kalacaktı.
Under the circumstances we have no choice but to surrender.
- Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
Someday, I would like to possess a sailboat.
- Günün birinde, bir yelkenliye sahip olmak istiyorum.
Happiness isn't merely having many possessions.
- Mutluluk sadece birçok mala sahip olmak değildir.
Most Americans did not have the money to own an automobile.
- Birçok Amerikalının bir otomobile sahip olmak için parası yoktu.
They decided to adopt a child rather than having one of their own.
- Kendi çocuklarından birine sahip olmak yerine bir çocuk evlat edinmeye karar verdiler.
I never want to owe money to anyone.
- Kimseye para borçlu olmak istemiyorum.
I have to agree with him.
- Onunla aynı fikirde olmak zorundayım.
I've got to agree with Tom here.
- Burada Tom'la aynı fikirde olmak zorundayım.
The soldiers fought valiantly, but finally they had to give in.
- Askerler kahramanca savaştılar fakat sonunda teslim olmak zorunda kaldılar.
I'd like to graduate next spring.
- Gelecek bahar mezun olmak istiyorum.
Tom wants to graduate from college before he turns 24 years old.
- Tom, 24 yaşını doldurmadan önce üniversiteden mezun olmak istiyor.
I just want to make sure these shoes fit.
- Sadece bu ayakkabıların uyduğundan emin olmak istiyorum.
He's not fit to be a teacher.
- O bir öğretmen olmak için uygun değil.
I don't want to have to shoot you.
- Sana ateş etmek zorunda olmak istemiyorum.
I don't want to have to hurt anyone.
- Kimseyi incitmek zorunda olmak istemiyorum.
This book costs 3,000 yen.
- Bu kitap 3000 yene mal olmaktadır.
It costs three dollars.
- O, üç dolara mal olmaktadır.
I would like to subscribe to your newsletter.
- Haber bülteninize abone olmak istiyorum.
Tom doesn't want to be included.
- Tom dahil olmak istemiyor.
Tom is working hard to support his family.
- Tom ailesine destek olmak için sıkı çalışıyor.
I just want to support you.
- Size sadece destek olmak istiyorum.
It's our job to make certain Tom doesn't do that.
- Tom'un onu yapmayacağından emin olmak bizim işimiz.
I have to make certain Tom knows what time the concert starts.
- Konserin saat kaçta başladığını Tom'un bildiğinden emin olmak zorundayım.
You've got to be certain.
- Emin olmak zorundasın.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
I just want to be certain that it's OK.
- Sadece bunun iyi olduğundan emin olmak istiyorum.
I want to be certain you are who you say you are.
- Kim olduğunu söylediğin kişi olduğundan emin olmak istiyorum.
I'd like to master English.
- İngilizceye hakim olmak istiyorum.
Mastering English is difficult.
- İngilizceye hakim olmak zordur.
You don't have to be a victim.
- Bir kurban olmak zorunda değilsiniz.
Tom certainly has a lot to be happy about.
- Tom'un mutlu olmak için kesinlikle çok şeyi var.
I just want to be happy.
- Sadece mutlu olmak istiyorum.
Men do not exist in this world to become rich, but to become happy.
- Bu dünyada erkekler zengin olmak için değil, mutlu olmak için var olurlar.
He did everything to become happy.
- O mutlu olmak için her şeyi yaptı.
He won't go on to graduate school.
- Okuldan mezun olmak için devam etmeyecek.
I want to get a haircut before I go on the trip.
- Yolculuğa çıkmadan önce saç tıraşı olmak istiyorum.
Sami has to calm down.
- Sami sakin olmak zorunda.
You have to calm down.
- Sakin olmak zorundasın.
The man dived to the drowning woman's aid.
- Adam boğulan kadına yardımcı olmak için daldı.
He went out of his way to assist me.
- Bana yardımcı olmak için yolunu değiştirdi.
He took the trouble to assist the poor man.
- Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.