değille

listen to the pronunciation of değille
Türkçe - İngilizce
negate
To perform the NOT operation on
To be negative; bring or cause negative results

a pessimism that always negates.

To deny the existence, evidence, or truth of; to contradict

The investigation tending to negate any supernatural influences.

To nullify or cause to be ineffective

Progress on the study has been negated by the lack of funds.

to deny
be in contradiction with
prove negative; show to be false
To nullify or cause to be ineffective; to nullify: Progress on the study has been negated by the lack of funds
To be negative; bring or cause negative results: a pessimism that always negates
make ineffective by counterbalancing the effect of; "Her optimism neutralizes his gloom"; "This action will negate the effect of my efforts"
To deny the existence, evidence, or truth of; to contradict: an investigation tending to negate any supernatural influences
{f} deny; refute, rebut, prove something wrong; neutralize; contradict
If someone negates something, they say that it does not exist. He warned that to negate the results of elections would only make things worse. affirm
If one thing negates another, it causes that other thing to lose the effect or value that it had. These weaknesses negated his otherwise progressive attitude towards the staff. confirm
deny the truth of
değil
not

I know one of them but not the other. - Birini tanıyorum da ötekini değil.

John is not as old as Bill; he is much younger. - John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.

değil
no
değil
ain't

It ain't like before, you know. - O eskisi gibi değil, biliyorsun.

If it ain't broke, don't fix it. - Bozuk değilse tamir etme.

değil
un-
değil
aint
değil
isn
değil
not in
değil
nto
değil
am not

To tell the truth, I am not your father. - Doğruyu söylemek gerekirse, ben senin baban değilim.

I am not the captain of the new team. - Ben yeni takımın kaptanı değilim.

değil
a let alone: Süt değil a, su bile yok. - There is no water, let alone milk
değil
No, ...: "Ev güzel miydi?" "Değil." "Was the house beautiful?" "No, it wasn't." "Burada mı?" "Değil." "Is he here?" "No, he isn't."
değil
not a

You have added a comment, not a translation. To add a translation, click on the «あ→а» icon above the sentence. - Bir yorum eklediniz, çeviri değil. Çeviri eklemek için, cümle üzerindeki «あ→а» simgesine tıklatın.

Hope is not a strategy. - Ummak bir strateji değildir.

değil
un
değil
(initially or in anticipation of a verb) not only, let alone: Değil laleler, leylaklar bile açtı. Not only the tulips but even the lilacs have bloomed
değil
not: Mutlu değil. She is not happy
Türkçe - Türkçe

değille teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

değil
Cümle içinde art arda kullanılan iki veya daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından bazılarına olumsuzluk kavramı vererek birbirine bağlayan veya yüklemin olumsuz çekimini sağlayan kelime: "Bu direniş çetin değil, haşin değil, yürek burkucuydu."- T. Buğra
değille