I'm not satisfied with the restaurant's service.
- Ben restoranın servisinden memnun değilim.
I'm not a fan of Kim Kardashian.
- Kim Kardashian'ın bir hayranı değilim.
Hope is not a strategy.
- Ummak bir strateji değildir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
I ain't worried about what he might say.
- Onun söyleyebileceği şey hakkında endişeli değilim.
The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so.
- Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.
I am nothing but a poor peasant.
- Fakir bir köylüden başka bir şey değilim.
I am not tired. Neither am I.
- Yorgun değilim. Ben de.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
Hope is not a strategy.
- Ummak bir strateji değildir.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.
I'm not sure right now.
- Şu anda emin değilim.