Because I didn't take the bus, I'm not home yet.
- Otobüse binmediğimden dolayı,henüz evde değilim.
I'm not a sentence. I should be deleted from Tatoeba.
- Ben bir cümle değilim.Tatoeba'dan silinmiş olmam gerekir.
I know one of them but not the other.
- Birini tanıyorum da ötekini değil.
This ship is not fit for an ocean voyage.
- Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
The trouble with the world isn't that people know too little, but they know so many things that ain't so.
- Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.
Two out of three ain't bad.
- Üçünde ikisi kötü değil.
I am not the captain of the new team.
- Ben yeni takımın kaptanı değilim.
I am not gay, but my boyfriend is.
- Ben eşcinsel değilim, ama benim erkek arkadaşım eşcinsel.
Life is not an exact science, it is an art.
- Hayat kesin bir bilim değildir, bir sanattır.
John is not as old as Bill; he is much younger.
- John Bill kadar yaşlı değil; çok daha genç.
I'm not sure if George will take to this idea.
- George'un bu fikirden hoşlanıp hoşlanmayacağından emin değilim.
I know you think you understood what you thought I said, but I'm not sure you realized that what you heard is not what I meant.
- Ne söylediğimi sandığını anladığını düşündüğünü biliyorum fakat duyduğunun benim demek istediğimin olmadığını anladığından emin değilim.