değişmeyerek

listen to the pronunciation of değişmeyerek
Türkçe - İngilizce
immovable
steadfast
Steadfast; fixed; unalterable; unchangeable; -- used of the mind or will; as, an immovable purpose, or a man who remain immovable
Steadfast; fixed; unalterable; unchangeable; used of the mind or will; as, an immovable purpose, or a man who remains immovable
Incapable of being moved; firmly fixed; fast; -- used of material things; as, an immovable foundation
An immovable object is fixed and cannot be moved
or by the objects to which they are applied, as servitudes
See Immovable, n
not able or intended to be moved; "the immovable hills"
That which can not be moved; something which is immovable
Not capable of being affected or moved in feeling or by sympathy; unimpressible; impassive
Not liable to be removed; permanent in place or tenure; fixed; as, an immovable estate
not able or intended to be moved; "the immovable hills
{s} fixed in place, cannot be moved; unchangeable, unalterable; unyielding, uncompromising
Lands and things adherent thereto by nature, as trees; by the hand of man, as buildings and their accessories; by their destination, as seeds, plants, manure, etc
That which can not be moved
If someone is immovable in their attitude to something, they will not change their mind. On one issue, however, she was immovable. = resolute
değiş
barter

He was bartering information. - Bilgi değiş tokuş ediyordu.

değiş
swap

Would you like to swap jobs? - İşleri değiştirmek ister misin?

Do you want to swap jobs? - İşleri değiştirmek ister misiniz?

değiş
{f} varying

There are varying explanations. - Değişik açıklamalar var.

değiş
vary

Opinions vary from person to person. - koşullardan insandan insana değişir.

The prices of certain foods vary from week to week. - Bazı gıdaların fiyatları haftadan haftaya değişmektedir.

değiş
{f} ranging

Many boys and girls ranging from 12 to 18 entered the contest. - 12 ila 18 arasında değişiklik gösteren birçok erkek ve kız yarışmaya katıldı.

In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest. - Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.

değiş
{f} range

Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer. - Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.

Prices range from one to five dollars. - Fiyatlar bir dolarla beş dolar arasında değişir.

değiş
{f} change

That won't change anything. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

That'll change nothing. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

değiş
{f} changing

If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment. - Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

He's always changing his mind. - O her zaman fikrini değiştiriyor.

değiş
{f} alternating
değiş
{f} altering

He's proposing a suggestion for altering the research method. - O araştırma yöntemini değiştirmek için bir öneri teklif ediyor.

I'm tired of altering my plans every time you change your mind. - Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.

değiş
{f} alternate
değiş
exchange; trade
değiş
contact

If the address changes, please contact us. - Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.

Türkçe - Türkçe

değişmeyerek teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

değiş
Bir şey verip yerine başka bir şey alma, mübadele, trampa
değiş
Değme işi veya biçimi
değişmeyerek