değiş

listen to the pronunciation of değiş
Türkçe - İngilizce
barter

He was bartering information. - Bilgi değiş tokuş ediyordu.

exchange; trade
swap

Tom wishes he could swap places with Mary. - Tom yerleri Mary ile karşılıklı değiştirebilmeyi diliyor.

Do you want to swap jobs? - İşleri değiştirmek ister misiniz?

{f} varying

There are varying explanations. - Değişik açıklamalar var.

vary

Opinions vary from person to person. - koşullardan insandan insana değişir.

Tastes in music vary from person to person. - Müzikte zevkler kişiden kişiye değişir.

{f} ranging

Many boys and girls ranging from 12 to 18 entered the contest. - 12 ila 18 arasında değişiklik gösteren birçok erkek ve kız yarışmaya katıldı.

In Colombia, the population is classified into social strata ranging from one to six, one being the poorest and six being the richest. - Kolombiya'da nüfus birden altıya kadar değişen sosyal katmanlara göre sınıflandırılır. Bir en fakir olma ve altı en zengin olma.

{f} range

Because the distance between the Sun and Mars varies, temperatures range from -125 degrees Celsius in the Martian winter to 22 degrees Celsius in the Martian summer. - Güneş ve Mars arasındaki mesafe değiştiği için, sıcaklıklar Mars kışında -125 santigrat derece ile Mars yazında 22 santigrat derece arasında değişir.

In the summer, the temperature ranges from thirty to forty degrees Celsius. - Yazın, sıcaklık otuzla kırk santigrat arasında değişkenlik gösterir.

{f} change

That will change nothing. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

That won't change anything. - O hiçbir şeyi değiştirmeyecek.

{f} changing

He's always changing his mind. - O her zaman fikrini değiştiriyor.

If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment. - Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.

{f} alternating
{f} altering

He's proposing a suggestion for altering the research method. - O araştırma yöntemini değiştirmek için bir öneri teklif ediyor.

I'm tired of altering my plans every time you change your mind. - Senin her fikrini değiştirdiğin zaman planlarımı değiştirmekten usandım.

{f} alternate
contact

If the address changes, please contact us. - Eğer adres değişirse, lütfen bizimle bağlantı kurun.

değiş tokuş
exchange

They decided to exchange prisoners. - Onlar mahkumları değiş tokuş etme kararı aldılar.

Tom and Mary exchanged numbers. - Tom ve Mary numaraları değiş tokuş etti.

değiş tokuş etmek
exchange
değiş tokuş
swap
değiş tokuş etmek
interchange
değiş tokuş
barter

He was bartering information. - Bilgi değiş tokuş ediyordu.

değiş tokuş edilebilir
interchangeable
değiş tokuş etmek
swap
değiş tokuş etmek
change
değiş tokuş etmek
barter
değiş etmek
to exchange
değiş etmek
to exchange (one thing) for (another)
değiş me / tadil
(Hukuk) (tir) amendment
değiş tokuş
exchange, barter, swap, interchange
değiş tokuş
truck
değiş tokuş
permutation
değiş tokuş
swop
değiş tokuş
exchange, barter
değiş tokuş
dicker
değiş tokuş dükkânı
trading post
değiş tokuş etmek
to barter, to exchange, to interchange, to trade, to swap
değiş tokuş etmek
swop
değiş tokuş etmek
traffic
değiş tokuş etmek
truck
değiş tokuş etmek
commute
değiş tokuş etmek
to barter, exchange; to exchange (one thing) for (another)
değiş tokuş etmek
bargain
değiş tokuş
(Ticaret) tradeoff
değiş tokuş
interchange
değiş tokuş
trading
değiş tokuş
swapping
değiş tokuş
swap,swop
elektron değiş tokuşu
electron exchange
iyon değiş tokuşu
ion exchange
değiş