dayanma teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- stand
I can shave without looking in a mirror! That's good, but do not stand over my Persian carpet. You're bloody!
- Aynaya bakmadan tıraş olabilirim! Bu iyi ama İran halımın üzerinde dayanma. Kanlısın!
- thrust
- stay
- resting
- leaning; endurance
- resistance
- lean
He has a strong shoulder for you to lean on.
- Onun senin dayanman için güçlü bir omuzu var.
- resistance; endurance
- sufferance
- osculation
- leaning, state of leaning
- tolerance
- endurance
- (Nükleer Bilimler) withstand
- {i} wear
- fulcrum
- bearing
- {i} abutment
- suffeance
- lasting
- dayanmak
- bear
- dayanmak
- {f} endure
- dayanmak
- {f} resist
- dayanmak
- lean
- dayanma gücü
- stamina
What you lack is stamina.
- Yoksun olduğun şey dayanma gücü.
You need a lot of stamina to add ten thousand sentences.
- On bin tane cümle eklemek için dayanma gücüne çok ihtiyacın var.
- dayanma gücü
- vitality
- dayanma gücü
- strength
- dayanma ayağı arch
- buttress, counterfort
- dayanma duvarı
- retaining wall
- dayanma gerilimi
- breakdown voltage
- dayanma gücü
- resistance
- dayanma gücü
- bottom
- dayanma gücü
- staying power
- dayanma gücü ile ilgili
- staminal
- dayanma halkası
- back-up ring
- dayanma ile ilgili
- endurant
- dayanma kemeri
- flying buttress
- dayanma kemeri arch
- 1. flying buttress. 2. the arch of a flying buttress
- dayanma noktası
- fulcrum
- dayanma noktası phys
- fulcrum
- dayanma profilleri
- stringer
- dayanma süresi
- working life
- dayanma süresi
- service life
- dayanmak
- hold on
- dayanmak
- rest
Modern civilization rests on a foundation of science and education.
- Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- dayanmak
- last
- dayanmak
- consist
- dayanmak
- {f} stand
- dayanmak
- bear with
- dayanmak
- arrive
- dayan
- hang on
- dayan
- keep it up
- dayanmak
- rely on
- dayanmak
- stand on
- dayanmak
- base on
- dayanmak
- go on
- dayanmak
- hang on
- dayanmak
- put up with
- dayanmak
- bear up
- dayanmak
- hinge on
- dayanmak
- stand up
- dayanmak
- {f} stick
- dayanmak
- through
When half of the Moon's disc is illuminated, we call it the first quarter moon. This name comes from the fact that the Moon is now one-quarter of the way through the lunar month.
- Ayın diskinin yarısı ışıklandırıldığında biz buna ilk çeyrek ay deriz. Bu isim kameri ay boyunca ayın yolun dörtte birinde olduğu gerçeğine dayanmaktadır.
- dayanmak
- take
- dayanmak
- leak
- dayanmak
- (Askeri) hold the line
- dayanmak
- digest
- dayanmak
- abide by
- dayanmak
- defy
- dayanmak
- hinge upon
- dayanmak
- thro
When half of the Moon's disc is illuminated, we call it the first quarter moon. This name comes from the fact that the Moon is now one-quarter of the way through the lunar month.
- Ayın diskinin yarısı ışıklandırıldığında biz buna ilk çeyrek ay deriz. Bu isim kameri ay boyunca ayın yolun dörtte birinde olduğu gerçeğine dayanmaktadır.
- dayanmak
- base
His ideas are based on his experience.
- Onun fikirleri onun deneyimine dayanmaktadır.
This story is based on facts.
- Bu hikaye gerçeklere dayanmaktadır.
- dayanmak
- (deyim) stand one's ground
- dayanmak
- lean on
- dayanmak
- support
- dayanmak
- hold out
- dayanmak
- based on
His ideas are based on his experience.
- Onun fikirleri onun deneyimine dayanmaktadır.
Science is based on careful observation.
- Bilim, dikkatli gözleme dayanmaktadır.
- dayanmak
- stick out
- dayanmak
- sustain
- dayanmak
- (Askeri) outstand
- dayanmak
- push
- dayanmak
- rest on
- dayanmak
- press
- dayanmak
- consist in
- dayanmak
- thru
- dayanmak
- go
- dayanmak
- reside in
- dayanmak
- (Dilbilim) count on
- dayanmak
- base upon
- dayanmak
- ground
- dayanmak
- fast
- dayanmak
- durer
- dayanmak
- hold fast
- dayanmak
- reach
- tensile dayanma
- (Tıp) tensile strength
- dayan
- {f} base
This story is based on actual events.
- Bu hikaye gerçek olaylara dayanmaktadır.
Comedians base their jokes on tragic situations like violent death or serious accidents.
- Komedyenler şakalarını şiddetli ölüm ya da ciddi kazalar gibi trajik durumlara dayandırırlar.
- dayan
- {f} abutting
- dayan
- endure
Can she endure a long trip?
- O, uzun bir yolculuğa dayanabilir mi?
The refugees endured the 18-hour walk across the desert.
- Mülteciler çölde 18 saatlik yürüyüşe dayandılar.
- dayan
- hinge upon
- dayan
- base on
- dayan
- hinge on
- dayan
- {f} enduring
There are various ways of enduring the pain.
- Acıya dayanmanın birçok çeşit yolu var.
- dayan
- base upon
- dayan
- held fast
- dayan
- hold fast
Hold fast to this tree.
- Bu ağaca sıkı dayanın.
- dayan
- rest on
- dayanmak
- stick it out
- dayanmak
- lump
- dayanmak
- stomach
- dayanmak
- brook
- dayanmak
- withstand
- dayanmak
- consist of
- dayanmak
- stay
- bodrum dayanma duvarı
- basement retaining wall
- dayan
- bear up
- dayan
- withstood
- dayan
- withstand
My house is designed to withstand an earthquake.
- Evim depreme dayanacak şekilde tasarlanmıştır.
- dayanmak
- (Hukuk) base on, bear
- dayanmak
- survive
- dayanmak
- (for food) to keep, not to spoil
- dayanmak
- to lean on/against; to lean against (something) hard (in order to move it or break it); to bear down on (something)
- dayanmak
- to rely on, trust in
- dayanmak
- tolerate
- dayanmak
- to last, endure; to weather, survive, last out
- dayanmak
- lean upon
- dayanmak
- bear up against
- dayanmak
- be based on
- dayanmak
- (for an undesirable situation) to affect (someone), land on (someone's) doorstep
- dayanmak
- rely upon
- dayanmak
- to hold out (against); to persevere
- dayanmak
- to lean; to be based on; to resist; to endure, to bear, to bear up, to stand, to put up with; to stomach; to withstand, to hold out, to last; to push, to press, to shove; to arrive, to reach; to rely on
- dayanmak
- found
Modern civilization rests on a foundation of science and education.
- Çağdaş uygarlık, bilim ve eğitim temeli üzerine dayanmaktadır.
- dayanmak
- to reach, get to, arrive at
- dayanmak
- rest against
- dayanmak
- to be based on, be founded on
- dayanmak
- take it
- dayanmak
- to be supported by, be buttressed by, be shored up by
- dayanmak
- to endure, bear, stand; to put up with
- dayanmak
- abut
- dayanmak
- putupwith
- dayanmak
- {f} trace
- dayanmak
- {f} hold
- dayanmak
- stand upon
- dayanmak
- root in
- dayanmak
- (Fiili Deyim ) stand foot
- dayanmak
- hold up
- dayanmak
- goon
- dayanmak
- {f} hang
- dayanmak
- repose on
- dayanmak
- offer resistance
- dayanmak
- thole
- dayanmak
- {f} wear
- dayanmak
- {f} osculate
- dayanmak
- sweat out
- dayanmak
- hold one's own
- dayanmak
- stand the racket
- dayanmak
- {f} repose
- dayanmak
- stick it
- dayanmak
- be predicated on
- dayanmak
- (deyim) see out
- dayanmak
- poser
- formüllere dayanma
- formulism
- kemerli dayanma duvarı
- (İnşaat) arched retaining wall
- konsol dayanma duvarı
- (İnşaat) cantilever wall
- ressam dayanma değneği
- (Sanat) painter's stick
- ressam dayanma değneği
- (Sanat) maalstok
- ressam dayanma değneği
- maulstick
- ressam dayanma değneği
- mahlstick