Tom her zaman bir kız evlat istemişti.
- Tom had always wanted a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istedi.
- Tom always wanted a daughter.
Tom her zaman bir kız evlat istedi.
- Tom always wanted a daughter.
Dul bir kadın ve bir kız evlat bırakıyor.
- He leaves a widow and a daughter.
Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
- I shall win the king's daughter! they both cried.
Anne, kızının saçına bir kurdele bağladı.
- The mother tied a ribbon in her daughter's hair.
Sami'nin kendi kızı ile ensest ilişkisi vardı.
- Sami has had an incestuous relationship with his daughter.
Kızını görmek için çok sabırsızdı.
- He was impatient to see his daughter.
İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
- A good daughter will make a good wife.
Kızı onunla her yere gitmeye hevesli.
- His daughter is eager to go with him anywhere.
Ben, Helen Cartwright'ın kızıyım.
- I'm Helen Cartwright's daughter.
Sami, Kraliçe'nin gelini için çalıştı.
- Sami worked for the Queen's daughter-in-law.
Oğlunun karısı senin gelinindir.
- The wife of your son is your daughter-in-law.
The Chinese and Indians say all too often: I want a son, not a daughter.
French, Spanish, Italian and Portuguese are daughter languages of Latin.
No, replied Bosun Thorpe, for any breaches of discipline by boy seamen are dealt within by making him, in naval jargon, ‘kiss the gunner's daughter’. . . . he bends over one of the guns; then he is lashed across the backside..
... My daughter actually loves muscles. ...
... I didn't know my daughter was going to reach up ...