damlası

listen to the pronunciation of damlası
Türkçe - İngilizce
drop of

He drank the last drop of water. - O, suyun son damlasını içti.

One drop of this poison is enough to kill 160 people. - Bu zehirin bir damlası 160 kişiyi öldürmek için yeterlidir.

damla
drop

We have not had a single drop of rain for two weeks. - Bizim iki hafta boyunca tek bir damla yağmurumuz olmadı.

Drop by drop, the lake fills. - Damlaya damlaya göl olur.

damla
{i} glob
damla
{i} drops

I should have taken my eye drops with me. - Göz damlamı yanımda getirmeliydim.

Do you have cough drops? - Öksürük damlan var mı?

burun damlası
(Tıp) nasal drops
damla
splash

A raindrop splashed on her cheek. - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.

damla
trickle

A trickle of blood ran down his neck. - Onun boynundan bir damla kan aktı.

damla
globule
damla
bit
damla
dram
damla
nip
damla
tot
damla
medicine dropper
damla
very small quantity
damla
(Tıp) corpuscle
damla
spot
damla
(Biyokimya) dropwise
damla
(Gıda) droplet

Droplets are falling on my laptop computer. - Damlacıklar dizüstü bilgisayarımın üstüne düşüyorlar.

The hunter unexpectedly found fresh blood droplets in the snow. - Avcı beklenmedik bir şekilde karda taze kan damlacıkları buldu.

damla
{i} dripping

The dripping ice cream dirtied his pants. - Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.

You can hear the water dripping from the pipe. - Borudan suyun damladığını duyabilirsin.

damla
drip

Please turn off the tap. The dripping gets on my nerves. - Lütfen musluğu kapatın. Damlama sinirlerimi bozuyor.

The dripping ice cream dirtied his pants. - Damlayan dondurma,onun pantolonunu kirletmiş.

damla
bead
damla
dribble
damla
droppings
damla
to drop
damla
eye drop

I should have taken my eye drops with me. - Göz damlamı yanımda getirmeliydim.

After eye surgery, George put in eye drops every fifteen minutes. - Göz ameliyatından sonra, George her on beş dakikada bir göz damlası kullanır.

damla
drop by

Drop by drop, the lake fills. - Damlaya damlaya göl olur.

Drop by drop, the water can conglomerate into a lake. - Damlaya damlaya göl olur.

yağmur damlası
rain drop
Damla
(isim) Water drop
Damla
(Anatomi) gutta
damla
suspicion
damla
blob
damla
drop-shaped, pear-shaped
damla
(Konuşma Dili) heart attack
damla
minim
damla
dribblet
damla
drop, drip, bead, globule; medicine dropper; gout; very small quantity, bit
damla
pharm. drops: burun damlası nose drops
damla
drachm
damla
driblet
damla
gout
göz damlası
eye drops, eye lotion
göz damlası
eye drops
göz damlası
collyrium
göz damlası
med. ey
gözyaşı damlası
teardrop
kan damlası
drop of blood
kulak damlası
(Tıp) ear drops
kulak damlası
eardrops
su damlası
blob
sıvı damlası
liquid drop
yağmur damlası
raindrop

A raindrop splashed on her cheek. - Bir yağmur damlası onu yanağına sıçradı.

Now the first raindrops are already falling. - Şimdi ilk yağmur damlası düşüyor.

Türkçe - Türkçe

damlası teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

damla
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı: "Elime bir damla yağmur düştü."- H. E. Adıvar
Damla
katre
damla
Kalbe inen inme, felç
damla
Kalbe inen inme; felç
damla
Belli miktarlarda akıtılarak kullanılan ilaç
damla
Kalbe inen inme, felç. Çok az miktar: "Keyfin damlası karıştığı zaman, hak hak olmaktan, adalet adalet olmaktan çıkar."- F. R. Atay
damla
Aniden kalbe gelen inme
damla
Damlalıkla kullanılan ilaç
damla
Damla biçiminde olan (ziynet)
damla
Yuvarlak biçimde, çok küçük miktarda sıvı
damla
Çok az miktar
damlası