dalmak

listen to the pronunciation of dalmak
Türkçe - İngilizce
dive

It's dangerous to dive in shallow water. - Sığ suda dalmak tehlikeli.

Who wants to find pearls, has to dive deep. - İncileri bulmak isteyen derin dalmak zorunda.

barge
break into
be absorbed in
plunge in
drop off
engrossed in
immerge
involve
dive into

I want to dive into the river. - Nehre dalmak istiyorum.

conk
fall

I couldn't help falling asleep. - Uykuya dalmak elimde değildi.

Tom was accused of falling asleep on guard duty. - Tom nöbette uykuya dalmakla suçlandı.

plunge
submerge
to be engrossed in
be engrossed in
dash into
fall asleep

I was afraid I might fall asleep while driving. - Araba sürerken uykuya dalmaktan korktum.

It took me a long time to fall asleep. - Uykuya dalmak uzun zamanımı aldı.

daydream
fling
(Dilbilim) caught up in
(deyim) space out
Turkish wrestling to dive for one's opponent's legs. dalıp çıkmak
to become abstracted, become lost in thought; to lose oneself in thought
to be engrossed in, be absorbed in; to give oneself over to
nip in
bounce
lose oneself in
sink into
engross
rush in
sink
contemplate
muse
to dive, plunge (into)
to duck, dive down and then reappear above the surface of the water at short intervals
duck
break
meditate
to dive, to submerge; to plunge (into); to be engrossed in, to be immured in; to enter suddenly, to dash into, to plunge in; to drop off, to fall asleep; to lose consciousness
pitch into
to enter (a place) suddenly, plunge into
rush into
to take a quick dip, take a short swim
bathe
drop
plummet
groove
drowse off
(for a sick person) to lose consciousness
jut into
to fall asleep; to drop off to (sleep)
dip
to frequent (lots of places). dalıp (dalıp) gitmek to be lost in thought
take a dip
penetrate
plunge into
abandon oneself to
in sail
cut into
sail in
pore over
{f} pore
be wraped up in
be lost in thought
dalma
plunge
dal
branch

History is a branch of the humanities. - Tarih beşeri bilimlerin bir dalıdır.

Patty was so short that she couldn't reach the branch. - Patty o kadar kısaydı ki dala yetişemedi.

dal
{f} dive

Bill dived into the river to save the drowning child. - Bill boğulan çocuğu kurtarmak için nehre daldı.

Tom is a dive master. - Tom bir dalış ustasıdır.

dal
offshoot
dal
twig

I heard a twig crack. - Bir dal çatırtısı duydum.

He cut a twig from the tree with his knife. - O bıçak ile ağaçtan ince bir dal kesti.

dal
phylum
dalma
{i} dive

Tom learned to dive when he was five. - Tom beş yaşındayken dalmayı öğrendi.

I want to dive into the river. - Nehre dalmak istiyorum.

gözü dalmak
stare
dal
outgrowth
dal
(Bilgisayar) axis
dal
(İnşaat) dendrite
dal
department
dal
(Tıp) division
suyun içine batmak/dalmak
submerge
uykuya dalmak
drop off
dal
section
dal
ramus
dal
{i} branching
dal
{f} duck

Why don't we duck back inside? - Niçin içeri dalmıyoruz?

dal
embranchment
dal
posterior
dal
{f} dived

She dived naked into the sea. - O, denize çıplak daldı.

When was the last time you dived? - En son ne zaman dalış yaptın?

dal
back

Tom tried to go back to sleep. - Tom tekrar uykuya dalmaya çalıştı.

I fell asleep before father came back home - Babam eve dönmeden önce uykuya daldım.

dalma
diving

I think I'm good at diving. - Sanırım ben dalmada iyiyim.

I get a kick from diving. - Ben dalmaktan heyecan duyuyorum.

dal
diving

Tom enjoys skydiving and scuba diving. - Tom gökyüzü dalışını ve aletli dalışı seviyor.

Tom didn't have the courage to try sky diving. - Tom'un gökyüzü dalışını deneyecek cesareti yoktu.

dal
sprigs
dal
branching out
dikine dalmak
(Havacılık) Swoop down; dive
hülyalara dalmak
(deyim) Fall into a reverie
tekrar uykuya dalmak
get back to sleep
uykuya dalmak
Fall asleep

Tom is about to fall asleep. - Tom uykuya dalmak üzere.

I was afraid I might fall asleep while driving. - Araba sürerken uykuya dalmaktan korktum.

ayaklarını tutarak dalmak
jackknife
ağlayarak uykuya dalmak
weep oneself to sleep
balıklama dalmak
to fling oneself into
balıklama dalmak
go bald headed into
dal
subsection
dal
ramification
dal
bough

Mary bought Tom a copy of How to Win Friends and Influence People, by Dale Carnegie. - Mary Tom'a Dale Carnegie tarafından yazılmış Nasıl dost kazanılır ve insanları nasıl etkilersin'in bir kopyasını satın aldı.

It is about time we bought a new microwave oven. - Yeni bir mikro dalga fırın almamızın zamanı geldi de geçti.

dal
offset
dal
naked, bare, uncovered (used only in compounds)
dal
branch, bough, offshoot; branch, subdivision
dal
(ince) twig
dal
arm

The baby was sound asleep in her mother's arms. - Bebek annesinin kucağında uykuya dalmıştı.

dal
lap

I fell asleep with my laptop on. - Laptopum açıkken uykuya daldım.

dal
gatecrash
dalma
immersion
dalma
submersion
dalma
Turkish wrestling a dive
dalma
absorption
dalma
plunge, submersion; dive
dalma
scuba diving
dalma
dipping
dalma
contemplation
dalma
plunging, diving
dalma
dip
dalma
engrossment
dalma
abstraction, absentmindedness
dalma
submerge
dalma
drowse
derin düşüncelere dalmak
to muse
derin uykuya dalmak
to fall fast asleep
derinlere dalmak
to consider something deeply
derinlere dalmak
to be plunged in thought
derıne dalmak
(balina) sound
düşünceye dalmak
to be lost in thought, to be immersed in thought
düşünceye dalmak
to be lost in thought
düşünceye dalmak
muse
gözü dalmak
gaze at
gözü dalmak
to stare into space
gözü dalmak
to gaze vacantly, stare into space
hayal alemine dalmak
be lost in a reverie
hayale dalmak
to daydream
hayale dalmak
to daydream, to fall into a reverie
hayallere dalmak
dream away
hayâllere dalmak
daydream
hulyaya dalmak
to be lost in a daydream
hulyaya dalmak
to fall into a reverie
içeri dalmak
to enter suddenly, barge in
kitaba dalmak
look into
koyu sohbete dalmak
move into deep conversation
kısa dalmak
(uçak) undershoot the runway
lafa dalmak
to become lost in conversation
lafa dalmak
to be lost in conversation
lakırdıya dalmak
to become lost in conversation
suya dalmak
to dive
söze dalmak
cut into a conversation
tefekküre dalmak
to be lost in thought, contemplate, meditate
uykuya dalmak
drop asleep
uykuya dalmak
to fall asleep

Tom is about to fall asleep. - Tom uykuya dalmak üzere.

It's hard to fall asleep on stormy summer nights. - Bu fırtınalı yaz gecelerinde uykuya dalmak zordur.

uykuya dalmak
1. to fall asleep; to doze off. 2. to stop paying attention to what is going on around one
uykuya dalmak
go to sleep
uyuşturucu ile hayallere dalmak
freak out
İngilizce - İngilizce

dalmak teriminin İngilizce İngilizce sözlükte anlamı

dal
alternative spelling of dahl
Dal
dal
Dal
-dal
dal
Dedicated Access Line A non-switched circuit from the customer to a carrier
dal
of Cajanus Indicus
dal
Dedicated Access Line
dal
A group of persons
dal
From the," "by the "
dal
Dedicated access line An analog special-access line that runs from a caller's own equipment directly to a long distance company's switch or POP Usually provided by a local telephone company The line may go through the local telco central office, but the local telco does not switch calls on this line
dal
This is the Indian term for all varieties of dried beans, split peas, and lentils There are many different varieties of dal, all of which have a specific use in Indian cooking
dal
Split pulse, esp
dal
defended asset list; A ranked listing of facilities, forces, and national political items that require protection from attack or hostile surveillance The list is compiled from federal departments and agencies, unified and specified commands, and the armed services to ensure national security emergency preparedness functions
dal
1 Dedicated Access Line 2 See Data Access Language
dal
a metric unit of volume or capacity equal to 10 liters
dal
from dail, a field The English equivalent is 'dale'
dal
[From Hindi /dal/ ] diagonal, incline -- something arranged obliquely or slanted
dal
Dal is an Indian dish made from pulses such as chick peas or lentils. Variant of dahl. decaliter
dal
General Data Access Library
dal
(pl Dallim), "the Poor" or "the Meek", related to "'Ani" above and "Ebion" below
Türkçe - Türkçe
Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak
Kendini bilmez duruma gelmek, kendinden geçmek
Bir yerin içine girmek
Suyun içine bütün vücuduyla girmek: "Oğlanlar denize dalıp tekneyi sağdan soldan, arkadan önden itmeyi denediler."- H. Taner
Uyandığı vakit güneş çoktan doğmuştu."- M. Ş. Esendal
Uyumak
Suyun içine bütünüyle ve hızla girmek
Uyumak: "O serinlik içinde Tevfik dalmış
Bir yerin içine girmek: "İkisi uçar gibi, kapısında koca bir telefon çanı asılı dükkândan içeri daldılar."- H. Taner
Başka bir şeyle uğraşamayacak veya başka bir şeyi düşünemeyecek biçimde kendini bir şeye kaptırmak: "Yemek hazır, kitaba çok dalmışsınız, buyurunuz."- P. Safa
Güreşte dalma oyununu yapmak
daldırmak
(Osmanlı Dönemi) ŞER'
DAL
(Osmanlı Dönemi) Şaşkın
DAL
(Osmanlı Dönemi) Yaban sediri denen bir ot
DAL
(Osmanlı Dönemi) (L) Kur'ân ve imân yolundan sapan. Dalâlete giden, azan
DAL
(Osmanlı Dönemi) Azdırıcı, sapkın
DAL
(Hukuk) Davet eden, sebep olan
Dal
şube
Dal
budak
dal
Boyun, ense, omuz
dal
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri
dal
Zaman belirten kelimelerin başına getirildiğinde kelimenin anlamını güçlendirir
dal
Arka
dal
Çıplak, yalın
dal
Boyun, ense; omuz
dal
Arka, sırt
dal
Yaban sediri
dal
Omuz, omuz başı
dal
Kol. Omuz: "Belikler dalına dökülür gelir / İnce bel üstüne sal ala gözlüm."- Halk türküsü
dal
Kol
dal
Canlıların bölümlenmesinde, sınıfların bir araya gelmesiyle oluşan birlik, şube
dal
Ağacın gövdesinden ayrılan kollardan her biri: "Cılız dallar, yeşili fersiz, tırnak kadar yapraklar!"- T. Buğra
dal
çıplak
dal
Kol, bölüm
dal
Boyun, ense. Çıplak, yalın
dalma
Dalmak işi
dalma
Güreşte bir oyun
dalma
Bir güreş türü
dalma
Güreşçinin ayaktayken, birden eğilerek, rakibinin belden aşağı herhangi bir yerini kapması
İngilizce - Türkçe

dalmak teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

DAL
(Askeri) savunulan malzeme listesi (defended asset list)
dalmak