Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
He has wavy brown hair and dark eyes.
- Onun dalgalı kahverengi saçları ve koyu renk gözleri var.
He's running his hand through his wavy, brown hair.
- O, elini dalgalı kahverengi saçının içinden geçiriyor.
The ocean was choppy because of the storm.
- Okyanus fırtına yüzünden dalgalıydı.
The little boat bobbed on the rough sea.
- Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.
The sea is pretty rough today.
- Deniz bugün oldukça dalgalı.
I sit in front of a computer screen all day, so I get pretty heavily bombarded by electro-magnetic waves.
- Ben bütün gün bilgisayar ekranı önünde otururum, bu yüzden elektro-manyetik dalgalar tarafından oldukça şiddetli şekilde bombardıman edilirim.
The ear canal sends sound waves to the eardrum.
- Kulak yolu ses dalgalarını kulak zarına iletir.
The sea's waves have made me hear her poem.
- Denizin dalgaları bana onu şiirini dinletti.
I like the waves of the Black Sea.
- Karadeniz'in dalgalarını severim.