Broken glass lay scattered all over the road.
- Kırık cam yolun her tarafına dağılmış durumda.
There were empty cans scattered all over the place.
- Her yere dağılmış boş teneke kutular vardı.
Her clothes were strewn about the room, and she found her hat at the foot of the bed.
- Onun giysileri odanın her yanına dağılmış ve şapkasını yatağın dibinde buldu.