d-notice

listen to the pronunciation of d-notice
İngilizce - Türkçe

d-notice teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

notice
{f} farkına varmak

Yapmanız gereken üçüncü şey bu yeteneği geliştireceğinizin farkına varmak - The third thing you have to do is develop this ability to notice.

notice
{f} farketmek
notice
{i} duyuru

Olay bir sonraki duyuruya kadar ertelendi. - The event has been postponed until further notice.

Sonraki duyuruya kadar bekle. - Wait until further notice.

notice
{i} ilan

Tom duvara ilan yapıştırdı. - Tom posted the notice on the wall.

notice
{i} bildirim

Tom fiyat değişikliği hakkında bir bildirimde bulundu. - Tom put up a notice about the change in price.

Tom bildirimsiz kovuldu. - Tom was fired without notice.

notice
{i} bildiri

Tom bildirimsiz kovuldu. - Tom was fired without notice.

Tom'un ölüm bildirimi bugünkü gazetedeydi. - Tom's death notice was in today's paper.

notice
{i} ihbar
notice
{i} (yazılı) ilan, duyuru, bildiri
notice
{f} 1. farketmek, farkına varmak; dikkat etmek. 2
notice
uyarma

Odaya girdiğimi uyarmak için Tom ve Mary birbirlerine bağıramayacak kadar çok meşguldü. - Tom and Mary were too busy yelling at each other to notice that I'd entered the room.

O, uyarmadan ayrıldı. - He quit without notice.

notice
(n) bildirim
notice
{f} bildir

Tom'un ölüm bildirimi bugünkü gazetedeydi. - Tom's death notice was in today's paper.

Birkaç gün içinde bir bildirim alacaksınız. - You'll receive a notice in a few days.

notice
{i} genelge

Yönetici ekstra tatil hakkında bir genelge çıkardı. - The manager put up a notice about the extra holiday.

notice
(fiil) farkına varmak, farketmek, dikkat etmek, önemsemek, eleştirmek (kitap vb.), duyurmak, bildirmek
notice
{f} eleştirmek (kitap vb.)
notice
{i} süre (tanınan)
notice
çakmak
notice
bahsetmek
notice
saygı göstermek
notice
riayet
notice
saygı

Her nasılsa, Japon lisem hakkında en fazla fark ettiğim şey öğrenciler tarafından öğretmenlerine gösterilen büyük saygıydı. - What I most noticed about my Japanese high school, however, was the great respect shown by students toward their teachers.

notice
serv
notice
{i} ihbarname
notice
{i} ikaz
notice
give notice işten çıkacağını önceden haber vermek
notice
{i} mühlet
notice
{i} uyarı

O fiyat değişikliği konusunda bir uyarı koydu. - He put up a notice about the change in price.

Onun geldiğine dair herhangi bir uyarı almadım. - I haven't received any notice that she's coming.

notice
{f} bildirmek
notice
haber

Holmes kimseye haber vermeden odadan dışarı çıktı. - Holmes went out of the room without being noticed by anyone.

Tom haber vermeden ayrıldı. - Tom left with no notice.

notice
{i} ihtar
notice
gözü ilişmek
notice
önem vermek
notice
önemseme

O hiçbir zaman babasının söylediklerini önemsemez. - He never takes any notice of what his father says.

notice
gözünden kaçmamak
escape notice
(Fiili Deyim ) gözden kaçmak
give smb. notice
izne çıkarmak
short notice
kısa süre

Bu kadar kısa sürede beni gördüğün için seni takdir ediyorum. - I appreciate you seeing me on such short notice.

Tom çok kısa sürede Boston'a gitmek zorunda kaldı. - Tom had to go to Boston on short notice.

notice
(İnşaat) görmek, farkına varmak
at short notice
kısa zamanda
beneath notice
(Konuşma Dili) dikkate değmez
bring to one's notice
farkına varmak
burn notice
(Askeri) ifşa bildirisi
cont notice
(Bilgisayar) devam uyarıcı dipnot
court notice
mahkeme ilanı
failure notice
(Bilgisayar) hata bildirimi
give somebody notice
uyarı vermek
give somebody notice of
uyarmak
issue a notice
genelge çıkarmak
legal notice
yasal uyarı
not notice
gözden kaçırmak
notice deposit
(Ticaret) ihbarlı mevduat
notice law
tebligat hukuku
notice of arrest
(Kanun) tutuklamanın bildirilmesi
notice of award
(İnşaat) ihale uyarısı
notice of claim
(Ticaret) sigortacılıkta hasar ihbarı
notice of claim
(Kanun,Sigorta) hasar ihbarı
notice of closure
(Politika, Siyaset) kat ihtarnamesi
notice of defect
(Kanun) ayıp ihbarı
notice of judgment
(Kanun) hükmün tebliği
notice of levy
(Ticaret) haciz bildirisi
notice of levy
(Ticaret) haciz ihbarnamesi
notice of levy
(Ticaret) haciz varakası
notice of meeting
(Ticaret) toplantıya davet ilanı
notice of report
(Kanun) ihbar tebligatı
notice of wages
(Ticaret) ücret beyannamesi
notice text
(Bilgisayar) uyarı metni
notice to airmen
(Askeri) havacılara duyuru
receive a notice
(Ticaret) tebellüğ etmek
requirement notice form
(Askeri) ihtiyaç bildirim formu
serve a notice
ihbarname çekmek
serve a notice
tebligatta bulunmak
take no notice
umursamamak
take no notice
dikkate almamak
take no notice of
dikkate almamak
take notice of
ile ilgilenmek
take notice of
umursamak
take notice of
-e aldırmak
till further notice
yeni bir duyuruya kadar
worthy of notice
dikkate değer
worthy of notice
dikkat edilmesi gereken
notice
eleştiri saygı
notice
{f} dikkat etmek
notice
{i} farketme

Açıkçası, Tom onun pahalı çay fincanlarından birini kırdığını Mary'nin farketmemesini umut ediyor. - Tom clearly hopes that Mary won't notice that he broke one of her expensive teacups.

Tom duvardaki kurşun deliklerini farketmedi. - Tom didn't notice the bullet holes in the wall.

notice
{i} dikkat

Hatamın onun dikkatinden kaçacağını umuyorum. - I hope my mistake will escape his notice.

Oyuncunun dirseğini nasıl kullandığına dikkat edin. - Notice how the player uses his elbows.

notice
{f} dikkat et

Işığın kırmızıya döndüğüne dikkat etmedim. - I didn't notice the light turn red.

Onun nasıl giyindiğine dikkat etmedim. - I didn't notice how she was dressed.

notice
{f} duyurmak
escape one's notice
gözünden kaçmak
escape sb's notice
dikkatinden kaçmak
fail to notice
dikkat edeme
give notice
haber vermek
give notice
bildirmek
notice
bildirme
notice
tebligat
notice
eleştiri
notice
-e dikkat etmek
notice board
ilan tahtası
notice of acceptance
kabul bildirimi
notice of arrival
varış bildirgesi
notice period
ihbar süresi
public notice
genel duyuru
renewal notice
yenileme belgesi
slip one's notice
gözünden kaçmak
take notice of
farkına varmak
take notice of
dikkate almak
notice
{i} bilgi

Bu soruyu gerekli bilgiyi edindikten sonra yanıtlayacağım. - I'll have to take that question on notice.

notice
{f} önemsemek
Red Notice
Kırmızı bülten
advance notice
önceden haber
arrival notice
varis haber
booking notice
kayıt notu, deftere geçirme notu
delay a notice
bir uyarı gecikme
delivery notice
teslim ihbarı
fail to notice
farkına varamamak
fail to notice
fakedememek
give a notice
bir bildirimde
give a week's notice
bir hafta önceden haber vermek
give notice
İşten çıkacağını önceden haber vermek
give one's notice
İstifasını vermek
give so. notice that ...
vermek çok. dikkat edin
hand in one's notice
İstifasını vermek
notice of intent
niyet bildirimi
notice of readiness
(Ticaret) Bir gemi yükleme veyahut tahliye limanına vardığında beyan ettiği evrak; hazırlık mektubu
notice of selection
seçicilik farkındalığı
notice paper
tebliğ mazbatası
notice so.
fark çok
overdue notice
gecikmiş uyarı
preliminary notice
on uyarı
public notice
kamu haber
redundance notice
işten çıkarma duyurusu
regardless of notice
haber verilmeksizin
seven days notice
yedi gün önceden haber
take no notice
Önemsememek, dikkate almamak
till farther notice
uzağa fark kadar
alert notice; search and rescue alert notice
(Askeri) alarm bildirimi; arama kurtarma alarm bildirimi
İngilizce - İngilizce
A defence notice, formerly an official request to news editors not to publish or broadcast items on specified subjects for reasons of national security, replaced in 1993 with the DA-notice
in the UK, an official government request to a newspaper that it should not print certain information, for reasons of national security
DA-notice
A defence advisory notice, an official (but unenforceable) request to news editors not to publish or broadcast items on specified subjects for reasons of national security
at a moment's notice
Immediately; instantaneously; without need of warning

Eponymously, the minutemen were ready at a moment’s notice.

burn notice
an announcement of dismissal of an agent or source an intelligence agency considers to have become unreliable
constructive notice
Notice of a fact which is created by operation of law, despite a lack of actual notice
give notice
To announce one's intent to leave a job; to inform an employer that one is leaving

He gave notice yesterday that he'll leave in two weeks.

judicial notice
In the law of evidence, the power of a court to deem the burden of proof to be established as to a particular fact without the introduction of evidence, because the fact is one that is a matter of common knowledge, or is readily demonstrated by reference to sources of unquestionable authority

Example: If an attorney were to ask the court to admit into evidence the fact that a party can not have traveled from Chicago to Los Angeles without crossing several state lines, or that July 4, 2000 fell on a Tuesday, the court would likely take judicial notice of the fact.

notice
A published critical review of a play etc
notice
The act of observing; perception

He took no notice of the changes, and went on as though nothing had happened.

notice
To observe or take notice of

So you punched out a window for ventilation. Was that before or after you noticed you were standing in a lake of gasoline?.

notice
A written or printed announcement

Shall we post a notice about the new policy?.

notice
Formal notification or warning

I gave notice at work that I will quit in two weeks.

notice
To detect; to perceive with the mind

I noticed that the dog hadn't barked the night of the murder.

notice board
A board, hanging on a wall, on which notices and announcements are posted
notice boards
plural form of notice board
penal notice
A warning endorsed on a court order, notifying the recipient that he or she is liable to committal to prison for breach of the order
take no notice of
to ignore

There was a person called Nana who ruled the nursery. Sometimes she took no notice of the playthings lying about, and sometimes, for no reason whatever, she went swooping about like a great wind and hustled them away in cupboards.

take notice
To notice; to take note
notice
{n} regard, advice, information, warning
notice
{f} discern, perceive; pay attention; observe, remark
notice
{v} to see, regard, observe, attend
Wanted Notice
An Interpol notice describing a wanted person and asking that he or she be arrested with a view to extradition; red Notice
be on notice
(deyim) When playing a best of game and one player is a single game or match away from losing they are said to be on notice
fixed penalty notice
Fixed penalty notices (FPNs) were introduced in Britain in the 1950s to deal with minor parking offences. Originally used by police and traffic wardens, their use has extended to other public officials and authorities, as has the range of offences for which they can be used
on notice
(deyim) When playing a best of game and one player is a single game or match away from losing they are said to be on notice
on notice
Having received notification. Once you are "on notice" you cannot claim that you were unaware of the matter. For example, when you receive a Court Summons, you are "on notice" that you must appear as ordered, and you can't plead ignorance

Once the allegation of potential sexual harassment is raised, all persons who have knowledge of the issue are on notice.

d notice
{i} (British) D-Notice, official notice that the government sends to newspapers or other publications asking them to hold back and not publish sensitive information in order to protect the country
Türkçe - İngilizce

d-notice teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı

davanın ihbarı law third-party notice, notice given
to a third party
d-notice

    Heceleme

    D-no·tice

    Telaffuz

    Videolar

    ... want people to notice you, collaboration is so key to ...
    ... and you will notice that the movie that I just rented from the Web is now showing up ...