dışarıda

listen to the pronunciation of dışarıda
Türkçe - İngilizce
1. outside, out of doors, outdoors. 2. abroad
outdoor

Nobody wants to work outdoors on a cold day. - Soğuk bir günde kimse dışarıda çalışmak istemez.

Today, we have to sleep outdoors. - Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

without

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

outside, outdoors, out, out of doors; abroad
outdoors

Today, we have to sleep outdoors. - Bugün, dışarıda uyumak zorundayız.

Nobody wants to work outdoors on a cold day. - Soğuk bir günde kimse dışarıda çalışmak istemez.

outside

It is very cold outside. You'll catch a cold without a coat. - Dışarıda hava çok soğuk, ceketsiz üşüteceksin.

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

out

Could we have a table outside? - Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?

Both the brothers were out. - Kardeşlerin her ikisi de dışarıdalardı.

abroad
extended
(Sinema) location
protruding
(Bilgisayar) away

Who is in charge of the office while the boss is away? - Patron dışarıdayken ofisin sorumlusu kim?

He'll be out at lunch now, so there's no point phoning straight away. - O şimdi öğle yemeğinde dışarıda olacak, bu yüzden hemen aramamız bir işe yaramaz.

popped
out of doors
outofdoors
dışarı
{i} outside

Could we have a table outside? - Dışarıda bir masaya oturabilir miyiz?

I didn't feel like studying because the noise outside was getting on my nerves. - Dışarıdaki gürültü sinirime dokunduğu için canım çalışmak istemedi.

dışarıda bırakmak
shut out
dışarıda akşam yemeği yemek
dine out
dışarıda bırakmak
lock out
dışarıda bırakmak
bar out
dışarıda canlı yayın
nemo
dışarıda olmak
be out

Everybody wants to be outside. - Herkes dışarıda olmak istiyor.

Tom doesn't like to be out late at night. - Tom gece geç saatte dışarıda olmaktan hoşlanmaz.

dışarıda oturabilir miyim
Can I sit outside
dışarıda oturmak
sit out

I don't like to sit outside. - Ben dışarıda oturmaktan hoşlanmıyorum.

dışarıda tutmak
keep out

He put weather stripping around the door to keep out drafts. - Taslakları dışarıda tutmak için kapının etrafına tecrit şeridi koydu.

dışarıda yayın
outside broadcast
dışarıda yedirmek
board out
dışarıda yemek
board out
dışarıda yemek yemek
eat out

It costs a lot of money to eat out. - Dışarıda yemek yemek çok pahalıya mal olur.

dışarıda çevirim
location shooting
dışarı
out

Most young adults enjoy going out at night. - Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.

I'm going to go out this afternoon. - Bu öğleden sonra dışarıya çıkacağım.

dışarı
(Bilgisayar) inset
dışarı
off

He rushed out of the office. - O ofisten dışarı fırladı.

Jane offered to take care of our children when we were out. - Jane biz dışarıda iken bizim çocuklarımıza bakmayı teklif etti.

dışarı
forth
dışarı
clear

The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors. - Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.

bankamatik dışarıda
The ATM is outside
bir içeride bir dışarıda olan
in and out
dışarı
the space outside
dışarı
outside, exterior; out; abroad
dışarı
foreign lands, abroad
dışarı
exterior
dışarı
the outside, exterior
dışarı
the provinces (as opposed to the capital); the country (as opposed to the town)
dışarı
outside of

Sami would never go outside of his house. - Sami asla evinden dışarı çıkmazdı.

The outside of the house was very run down. - Evin dışarısı çok köhneydi.

dışarı
ex
dışarı
per

A person named Jones came while you were out. - Sen dışarıdayken Jones adında bir kişi geldi.

A young person is waiting for you outside. - Genç bir adam seni dışarıda bekliyor.

geceyi dışarıda geçirmek
sleep out
gözü dışarıda
dissatisfied with what one has; likely to cheat one's spouse
gözü dışarıda olmak
have a roving eye
Türkçe - Türkçe

dışarıda teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

dışarı
Yurt dışı
dışarı
Dışa, dış çevreye: "Artık komutanlardan başka hiç kimse dışarı çıkmazdı."- A. İlhan
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç: "Dışarıda yağmur yağıyor."- S. F. Abasıyanık
dışarı
Dış çevre, dış yer, hariç
dışarı
Yurt dışı: "Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az kalsın birleşecek kadar sıkı fıkı idik."- B. Felek
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer
dışarı
Dışa, dış çevreye
dışarı
Kişinin konutundan ayrı olan yer: "Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı."- A. İlhan
gözü dışarıda
Eşine bağlı olmayıp başkalarıyla da ilişki kuran