I was obliged to go out yesterday.
- Dün dışarı çıkmak zorunda kaldım.
I don't want to go out.
- Ben dışarı çıkmak istemiyorum.
Which student went out?
- Hangi öğrenci dışarı çıktı?
She went out without saying good-bye.
- Hoşça kal demeden dışarı çıktı.
Sami wanted to move out.
- Sami dışarı çıkmak istiyordu.
You'll have to come back in a while: the man dealing with that business has just gone out.
- Kısa bir süre içinde tekrar gelmek zorunda kalacaksın: o işle ilgilenen adam az önce dışarı çıktı.
I'm afraid he's just gone out.
- Maalesef o az önce dışarı çıktı.