Mary smoothed her hair.
- Mary saçını düzeltti.
I think that will go smoothly.
- Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.
She wore a plain blue dress.
- O, düz mavi bir elbise giydi.
I'm just a plain old office worker.
- Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.
Lidia has blonde straight hair.
- Lidia'nın sarı düz saçları var.
I want to go straight.
- Ben düz gitmek istiyorum.
She got a flat tire on her way home.
- O eve giderken düz bir lastik aldı.
He gave me a flat answer.
- O bana düz bir cevap verdi.
Tom organized the event.
- Tom etkinliği düzenledi.
It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly.
- Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.
There is no regular boat service to the island.
- Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.
Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible?
- Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?
Go along this street and turn right at the bank.
- Bu sokaktan düz git ve bankadan sağa dön.
You must put these mistakes right.
- Bu hataları düzeltmelisin.
Her acting is on the level of a professional.
- Onun oyunculuğu profesyonel düzeydedir.
I'm going to raise my English level.
- İngilizce düzeyimi yükselteceğim.
Go straight on, and you will find the store.
- Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.
The sum of the angles of a triangle on a spherical plane is more than 180 degrees.
- Küresel bir düzlemde bir üçgenin açılarının toplamı 180'den dereceden daha fazladır.
The plane rose sharply before leveling off as it left the coast.
- Uçak sahilden ayrılırken düz uçuşa geçmeden önce hızla yükseldi.
The toilet doesn't flush properly.
- Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.
Form a straight line!
- Düz bir sıra oluşturun.
He set the table with cups, saucers, plates and chargers.
- O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.
Where are the plates arranged?
- Plakalar nerede düzenlenmiş?