düzensi̇z

listen to the pronunciation of düzensi̇z
Türkçe - İngilizce
(Askeri) aperiodic
for which any return to it may occur at irregular times; not periodic
That does not have a periodic vibration
That does not recur periodically
Refers to the lack of symmetry in molecular structures or functions An important insight into the mechanism of biological structures is their aperiodic composition and distribution of atoms causing the extraordinary complexity of cells
not recurring at regular intervals
{s} irregular; not regular (Electricity)
1 Not periodic 2 Applied to an instrument in which the indicator moves to a new position without oscillating
Refers to a type of bass-cabinet loading An aperiodic enclosure type usually features a very restrictive, (damped), port The purpose of this restrictive port is not to extend bass response, but lower the Q of the system and reduce the impedance peak at resonance Most restrictive ports are heavily stuffed with fiberglass, dacron or foam
not repeating with time
düzensiz
irregular

There are several irregularities in the nitrogen cycle. - Azot döngüsünde çeşitli düzensizlikler vardır.

Irregular verbs are a part of the English language. - Düzensiz fiiller İngilizcenin bir parçasıdır.

düzensiz
untidy

Tom is untidy, isn't he? - Tom düzensiz, değil mi?

Tom is very untidy, isn't he? - Tom çok düzensiz, değil mi?

düzen
layout

I've changed my website's layout. - Ben web sitemin düzenini değiştirdim.

The instrument panel has a very ergonomic layout. - Enstrüman paneli, çok ergonomik bir düzene sahip.

düzen
order

Everything looks in order. - Her şey düzenli görünüyor.

Line up and walk to the door in order. - Sıraya gir ve kapıya doğru düzenli olarak yürü.

düzen
array
düzensiz
unsteady
düzensiz
ragged
düzensiz
snatchy
düzensiz
erratic

Sami was confused by Layla's erratic behavior. - Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.

We had to lessen the impact of the erratic supplies. - Düzensiz malzemelerin etkisini azaltmak zorundaydık.

düzensiz
patchy
düzensiz
out of trim
düzensiz
out of order, untidy
düzensiz
haywire
düzensiz
chaotic
düzensiz
disorganized

Tom said Mary is disorganized. - Tom Mary'nin düzensiz olduğunu söyledi.

Tom is quite disorganized. - Tom oldukça düzensiz.

düzensiz
non uniform
düzensiz
unsystematic
düzensiz
desultory
düzensiz
inordinate
düzensiz
freehand
düzensiz
out of order

The controls of the plane were out of order. - Uçağın kontrolleri düzensizdi.

His room is always out of order. - Onun odası her zaman düzensizdir.

düzensiz
jerky
düzensiz
indigested
düzensiz
out of balance
düzensiz
excursive
düzensiz
disordered
düzensiz
disorderly, untidy; disordered; unsystematic; irregular
düzensiz
hugger mugger
düzensiz
fitful
düzensiz
patchily
düzensiz
disorderly

Tom was arrested for being drunk and disorderly. - Tom, sarhoş ve düzensiz olduğu için tutuklandı.

düzensiz fiiller
irregular verbs
düzensiz aralıklarla
in snatches
düzensiz aralıklarla
by snatches
düzensiz bir şekilde
by fits and starts
düzensiz bırakmak
litter up
düzensiz düzenleme
(Ticaret) disarrangement
düzensiz hareket etmek
flutter
düzensiz hareket etmek
fluctuate
düzensiz hareketlerle
jerkily
düzensiz kalabalık
rout
düzensiz oda
glory hole
düzensiz seçim
(Bilgisayar) disjoint selection
düzensiz surette
by fits and starts
düzensiz çekimli
heteroclite
düzensiz çekimli ad
heteroclite
düzensiz çizgi
streak
düzen
system

We're not abusing the system. - Biz düzeni kötüye kullanmıyoruz.

We need to change the system. - Düzeni değiştirmemiz gerekiyor.

düzen
arrangement

This arrangement is only temporary. - Bu düzenleme sadece geçici.

I'll see to the arrangements for the party. - Parti için düzenlemelerle ilgileneceğiz.

düzen
trim

I don't think Tom would like it very much if I used his electric beard trimmer without his permission. - İzni olmadan onun elektrikli sakal düzenleyicisini kullanırsam Tom'un bundan çok hoşlanacağını sanmıyorum.

düzen
(İnşaat) configuration
düzen
{i} scheme

Tom warned the police about a scheme to assassinate the mayor. - Tom belediye başkanına suikast düzenlemek için bir plan hakkında polisi uyardı.

Tom schemed to destroy the project. - Tom projeyi yok etmek için bir komplo düzenledi.

düzen
pattern
düzensiz
every
düzensiz
nonuniform
düzen
{i} regulation

Import regulations have been relaxed recently. - İthalat düzenlemeleri son zamanlarda gevşetilmiştir.

There need to be new regulations for export businesses. - İhracat işletmeleri için yeni düzenlemeler olmalı.

düzen
(İnşaat) schedule

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

düzen
arrange

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

Yuriko arranges flowers in her spare time. - Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.

düzen
(Muzik) tuning
düzen
get-up
düzen
(Kanun) deceit

Tom is being deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz oluyor, değil mi?

Tom is deceitful, isn't he? - Tom düzenbaz, değil mi?

düzen
(Askeri) intrigue
düzen
programme
düzen
regulate

Traffic lights are used to regulate traffic. - Trafik ışıkları trafiği düzenlemek için kullanılır.

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

düzen
(Denizbilim) arrencement
düzen
install
düzen
(Bilgisayar) schema
düzen
trick
düzen
regular

Does the error occur regularly or sporadically? Is the error reproducible? - Hata düzenli olarak mı yoksa ara sıra mı meydana geliyor? Hata yeniden üretilebilir mi?

Sixty percent of Japanese adult males drink alcoholic beverages on a regular basis. - Yetişkin Japon erkeklerinin yüzde altmışı düzenli olarak alkollü içecekler içerler.

düzen
composition
düzen
range
düzen
(Ticaret) lay out
düzen
cheat
düzen
invention
düzen
(Bilgisayar) edit

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

düzen
establishment
düzen
organisation
düzen
shine

Rain or shine, the athletic meet will be held. - Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.

düzen
combination
düzen
set up

Tom wants to set up a meeting. - Tom bir buluşma düzenlemek istiyor.

Why don't we set up a meeting for Monday. - Pazartesi için neden bir toplantı düzenlemiyoruz?

düzen
(Ticaret) law and order

The British have a lot of respect for law and order. - İngilizlerin kanuna ve düzene çok saygıları var.

The police are responsible for the maintenance of law and order. - Polis, kanun ve düzenin korunmasından sorumludur.

düzen
make-up
düzen
accommodation
düzen
{i} regime
düzen
{i} harmony
düzensiz
discursive
düzensiz
order

The controls of the plane were out of order. - Uçağın kontrolleri düzensizdi.

His room is always out of order. - Onun odası her zaman düzensizdir.

düzensiz
uneven ground
düzensiz
cranky
düzensiz
snatch
düzensiz
(Biyokimya) random
düzensiz
every which way
kirli ve düzensiz (yer)
slatternly
düzen
regularity
düzen
method

Tom works methodically. - Tom düzenli olarak çalışır.

Tom is methodical, isn't he? - Tom düzenli, değil mi?

düzen
trickery
düzen
ordinance
düzen
chicanery
düzen
orderliness
düzen
sequence
düzensiz
turbid
düzensiz
odd
düzensiz
slovenly
düzensiz
turbulent
düzensiz
galley west
düzensiz
labile
düzensiz
roving
düzensiz
spasmodic
düzensiz
methodless
düzensiz
tumultuous
düzensiz
discordant
düzensiz
bumpy
düzensiz
slipshod
düzensiz
dishevelled
düzensiz
wildcat
düzensiz
uneven
düzensiz
orderless
düzensiz
sporadic
düzensiz
messy
düzen
disposal
düzen
sort out
düzensiz
trim of
düzensiz
anomalous
düzensiz
ırregular
düzensiz
jumbled
kesintili, düzensiz
intermittent, irregular
özensiz, düzensiz (kimse)
sloppy, irregular (no)
düzen
cosmos

Cosmos is the antithesis of chaos. - Kaosun antitezi düzendir.

düzen
disposition
düzen
the social order, the system
düzen
order, orderliness; arrangement
düzen
(Konuşma Dili) trick
düzen
right

He's not eating right. I think he's sick. - O düzenli yemek yemiyor. Ben onun hasta olduğunu düşünüyorum.

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

düzen
regime, seasonal flow pattern of a river
düzen
make up
düzen
convention
düzen
order, regularity; regime; tuning; trick, lie, invention
düzen
contexture
düzen
get up

Let's get up a party for Tom's birthday. - Tom'un doğum günü için bir parti düzenleyelim.

They will get up a party for Tom's birthday. - Onlar Tom'un doğum günü için parti düzenleyecekler.

düzen
mus. tuning
düzen
formation
düzen
arch. order
düzen
(Hukuk) co-ordination
düzen
coordination
düzen
rhythm
düzen
adjust

I didn't make any adjustments. - Herhangi bir düzenleme yapmadım.

düzen
program

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Adobe and Apple both have top-notch video editing programs. - Hem Adobe'nin hem de Apple'ın üst seviye düzenleme programları var.

düzen
ordonnance
düzen
setup
düzensiz
scratchy
düzensiz
uncaredfor
düzensiz
huggermugger
düzensiz
out of square
düzensiz
{s} snuffy
düzensiz
{s} unkempt
düzensiz
{s} unequal
düzensiz
{s} rugged
düzensiz
grub
düzensiz
outoforder
uçağın düzensiz devinimi
bump
Türkçe - Türkçe

düzensi̇z teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

düzensiz
Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam
düzensiz
Düzeni olmayan veya düzeni bozuk, karışık, tertipsiz, intizamsız, gayrimuntazam: "Düzensiz nüfus artışı sadece yoksulluğu artırmaya yarıyor."- H. Taner
düzensiz
Sistemsiz
Düzen
sıra
Düzen
nizam
Düzen
sistem
düzen
Bez dokuma tezgâhı
düzen
Dolap, hile: "Hile, düzen dağarcığından elbette yeni bir şey bulup çıkaracak."- E. E. Talu
düzen
Alet edevat takımı
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem
düzen
Toplumsal bir yapı içinde ögelerin bütüne, bütünün ögelere ve ögelerin biribirlerine göre ilişkileri
düzen
Dolap, hile
düzen
Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem: "Evin en bozuk düzeninde bile hastalığa mahsus birtakım aletler vardır."- R. N. Güntekin
düzen
Müzik aletlerinde ses ayarı, akort
düzen
Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca göre sıralanması
düzen
Bir devletin belli başlı ilkeleri bakımından yönetimde tuttuğu yol, yönetim biçimi, rejim
düzen
Yerleştirme, tertip
düzensi̇z