düzenleyen

listen to the pronunciation of düzenleyen
Türkçe - İngilizce
organizer
mus. arranger
arranger
editor
original
(Bilgisayar) organized by
düzenleyen kimse
organizer
düzenle
{f} order

She put her room in order. - O, odasını düzenledi.

Tom called the meeting to order. - Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
bale düzenleyen kimse
(Muzik) choreograph
düzenle
(Bilgisayar) edit

What's your favorite image editing software? - En sevdiğiniz resim düzenleme yazılımı hangisi?

Click here to edit the sentence. - Cümleyi düzenlemek için buraya tıklayın.

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

Rice prices are regulated by the government. - Pirinç fiyatları hükümet tarafından düzenlenir.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

Their house is organized according to Feng Shui. - Evleri Feng Shui'ye göre düzenlendi.

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

düzenle
regularize
düzenle
organize

I think it's time for me to organize a party. - Sanırım bir parti düzenlememin zamanıdır.

She tried to persuade him to organize a boycott. - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
belgeyi düzenleyen adli makam
(Hukuk) issuing judicial authority
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

The two stamp collectors arranged a trade. - İki pul koleksiyoncusu bir takas düzenledi.

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

sindirimi düzenleyen
digestive
su akışını düzenleyen araç
sluice
tartışmalar düzenleyen dernek
debating society
temsil düzenleyen kişi
impresario
ünlülerin katıldığı davetleri düzenleyen kimse
lion hunter
Türkçe - Türkçe
nazım