düzenlenmiş

listen to the pronunciation of düzenlenmiş
Türkçe - İngilizce
concerted
regulated

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

encyclic
organized
encyclical
(Ticaret) revised
(Bilgisayar) edited
düzenlenmiş engel tatbik krokisi
(Askeri) modified combined obstacle overlay
düzenle
{f} order

Tom called the meeting to order. - Tom talimat vermek için toplantı düzenledi.

We use computers to solve problems and to put information in order. - Biz sorunları çözmek ve bilgiyi düzenlemek için bilgisayarlar kullanırız.

düzenle
timetable
düzenle
{f} sort out
cetvel halinde düzenlenmiş
tabular
düzenle
(Bilgisayar) edit

He has some knowledge of editing. - Düzenleme ile ilgili biraz bilgisi var.

How often do you edit your profile? - Ne sıklıkta profil düzenlersin?

düzenle
(Bilgisayar) edit ratings
düzenle
(Bilgisayar) edit in
düzenle
(Bilgisayar) compact
düzenle
{f} tidy

I am not going out because I have to tidy my room. - Odamı düzenlemek zorunda olduğum için dışarı çıkmayacağım.

düzenle
{f} scheduling
düzenle
arrange

Emily is very interested in tea ceremony and flower arrangement. - Emily, çay töreni ve çiçek düzenlemesi ile çok ilgileniyor.

Yuriko arranges flowers in her spare time. - Yuriko boş zamanında çiçekleri düzenler.

düzenle
{f} landscaping
düzenle
{f} regularized
düzenle
regulate

Hong Kong is the least regulated economy in Asia. - Hong Kong Asya'daki en az düzenlenmiş ekonomidir.

Many countries try to regulate the birth rate. - Birçok ülke doğum oranını düzenlemeye çalışıyor.

düzenle
{f} regulating

The President needs to sign a law regulating public spending. - Başkanın kamu harcamalarını düzenleyen bir yasayı imzalanması gerekiyor.

düzenle
{f} organized

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

Who organized that meeting? - O toplantıyı kim düzenledi?

düzenle
regularize
düzenle
organize

He organized a summer rock festival. - O, bir yaz rock festivali düzenledi.

She tried to persuade him to organize a boycott. - O, onu bir boykot düzenlemesi için ikna etmeye çalıştı.

düzenle
tidy up
düzenle
clear up
düzenle
{f} coordinate
düzenle
{f} organizing

She spends more time organizing than I. - O, düzenlemede benden daha fazla zaman harcar.

düzenle
{f} submitted
düzenle
{f} coordinating
düzenle
clear#up
düzenle
{f} schedule

I have to organize my schedule before the end of the month. - Ayın sonundan önce programımı düzenlemek zorundayım.

Tom scheduled a last-minute meeting. - Tom bir son dakika toplantısı düzenledi.

düzenle
space out
düzenle
coordinated
NATO İttifak Önceden Düzenlenmiş Sivil Uçak Programı
(Askeri) North Atlantic Treaty Organization (NATO) Allied Pre-Committed Civil Aircraft Program
alfabetik olarak düzenlenmiş
abecedarian
düzenle
spaceout
düzenle
rhythm
düzenle
redd
düzenle
arranged

She arranged the flowers beautifully. - Çiçekleri güzel düzenledi.

They arranged a meeting. - Onlar bir toplantı düzenlediler.

iyi düzenlenmiş
well regulated
çakışmayacak şekilde düzenlenmiş
staggered