düz

listen to the pronunciation of düz
Türkçe - İngilizce
smooth

I think that will go smoothly. - Bunun düzgünce gideceğini düşünüyorum.

Mary smoothed her hair. - Mary saçını düzeltti.

plain

Try to write in plain English. - Düz İngilizce ile yazmaya çalış.

I'm just a plain old office worker. - Ben sadece düz eski bir ofis çalışanıyım.

straight

Lidia has blonde straight hair. - Lidia'nın sarı düz saçları var.

Go straight up the street for about 100 meters, and you will get to the junction of three roads. - Caddede yaklaşık 100 metre kadar düz gidin, ve üç yollu kavşağa varırsınız.

flat

This child believes that the earth is flat. - Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.

He gave me a flat answer. - O bana düz bir cevap verdi.

even

It is rather sad to see people who can't even use their mother tongue correctly. - Kendi anadilini bile doğru düzgün kullanamayan insanları görmek çok üzücü.

Tom has been calling me regularly every evening. - Tom her akşam düzenli olarak beni arıyor.

erect
in plane
(Tıp) planum
glacé
offset
(Dilbilim) unrounded
nonstriated
clear-cut
marble
upright
(Bilgisayar) solid
(Tekstil) glace
limit
(Bilgisayar) regular

There is no regular boat service to the island. - Adaya düzenli bir tekne servisi yoktur.

Washing your hands regularly is a good way to prevent catching some diseases. - Ellerinizi düzenli olarak yıkama bazı hastalıklara yakalanmayı önlemek için iyi bir yoldur.

(Otomotiv) flat base
flattened
horizontal
flatwise
slick
right

Rightists often dislike regulatory legislation. - Sağcılar çoğunlukla düzenleyici mevzuatı sevmezler.

You must put these mistakes right. - Bu hataları düzeltmelisin.

flatways
a grape raki
unflavoured Turkish rakı duziko
plane

She lives on another plane of existence. - O, başka bir varlık düzleminde yaşıyor.

We were arguing on different planes to the last. - Biz farklı düzlemler üzerinde tartışıyorduk.

flush

The toilet doesn't flush properly. - Tuvaletin sifonu düzgün çalışmıyor.

level

I'm going to raise my English level. - İngilizce düzeyimi yükselteceğim.

I agree on an emotional level, but on the pragmatic level I disagree. - Duygusal bir düzeyde katılıyorum ama pragmatik düzeyde katılmıyorum.

platy
glabrous
direct
levigate
the plain
straight through
flat of
straight on

Go straight on, and you will find the store. - Düz gidin ve mağazayı bulacaksınız.

form

Form a straight line! - Düz bir sıra oluşturun.

rectus
lank
plat

He set the table with cups, saucers, plates and chargers. - O, masayı fincanlarla, çay bardağı tabaklarıyla, tabaklarla ve büyük düz tabaklarla donattı.

Where are the plates arranged? - Plakalar nerede düzenlenmiş?

forehand
running
düz yüzey
flat
düz olmayan
uneven
düz deri
Smooth leather
düz olmak
be flat
düz tepe
mesa
düz tümce
(Dilbilim) statement
düz vites
stick shift
düz alan
(Askeri) plain
düz arazi
level area
düz arazi
flat

Flat land has no mountains or hills. - Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.

düz açı
(Matematik) flat angle
düz açı
(Matematik) straight angle
düz boru
straight tube
düz cep
(Tekstil) flat pocket
düz dip
(Askeri) square base
düz diş
(Otomotiv) rib
düz dosya
(Bilgisayar) flat file
düz ek
straight joint
düz ekran
flat screen
düz eğe
(Mekanik) parallel file
düz eşit
even
düz git
go straight
düz hat
straight
düz hat
beeline
düz kas
(Anatomi,Tıp) smooth muscle
düz kağıt
(Bilgisayar) plain paper
düz kenar
(İnşaat) straight edge
düz kütük
(Bilgisayar) flat file
düz lise
high school
düz liste
(Bilgisayar) pushup list
düz palet
(Askeri) flat pallet
düz pul
flat washer
düz renk
(Bilgisayar) solid color
düz saç
plain hair
düz set
(Arkeoloji) platform
düz söz
(Dilbilim) locution
düz uçuş
cruise
düz uçuş
(Havacılık) cross
düz uçuş
(Askeri) level flight
düz yay
laminated spring
düz yay
(Otomotiv) leaf spring
düz yazı
prose
düz yer
level area
düz yol
straight road
düz çizgi
(Bilgisayar) solid
düz olmak
even
düz değişmece
(Dilbilim) Metonymy
düz dikişli boru
straight seam pipe
düz durmak
to lie flat
düz gitmek
Go straight to
düz saç
Straight hair
düz saçlı
Straight haired
düz vites
stick shift, standard shift
düz akım
direct current
düz akıma çevirmek
commutate
düz arkalıklı
straight backed
düz ayak
düzayak
düz ayna
plane mirror, face plate
düz açı
flat angle, straight angle
düz
(Askeri) plain net
düz baraj
straight dam
düz baskı makinesi
platen machine
düz bir şekilde
evenly
düz büyük
(Bilgisayar) flat large
düz cam
flat glass
düz cam
(Denizbilim) flatt glass
düz cam
plate glass
düz dalga
direct wave
düz damar
flat seam
düz derz
(İnşaat) flat joint
düz dikiş
plain sewing
düz dipli mavna
gondola
düz dişli
spur gear
düz dişli
spur gear, spur pinion
düz dişli düzeni
spur gearing
düz dişli çark
spur wheel
düz duvara tırmanmak
(a child) to be too naughty
düz eklem
arthrodia
düz elek
flat sieve
düz esas çizgi
(Hukuk) straight baseline
düz eğe
smooth file
düz eğe
flat file
düz flap
(Havacılık) plain flap
düz geniş
(Bilgisayar) flat large
düz getiri
flat yield
düz gidin
Go straight
düz görüntü
erect image
düz güverte
flush deck
düz harfler
sanserif
düz imla
plane fill
düz iz
flat print
düz
plain work
düz işçi
raw hand
düz işçi
(Ticaret) unskilled laborer
düz kama
feather key
düz kanatlılar
düzkanatlılar
düz kayma
(Askeri) straight running
düz kayış
flat belt
düz kemer
flat arch, jack arch
düz kesme
level cut
düz kiriş
(İnşaat) straight beam
düz lif
straight fibre
düz mala
(İnşaat) flat trowel
düz masa
plane table
düz mastar
straight-edge
düz motor
flat engine
düz mü gideyim
Should I go straight
düz nefes etmek
to overcome
düz nokta
(Bilgisayar) straight point
düz olarak
flat

In the past the world was thought to be flat. - Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.

düz olma
straightness
düz olmak
even out
düz olmak
be straight
düz oluklu
straight fluted
düz paça
(Tekstil) regular leg
düz plaj
(Askeri) straight beach
düz plak
flat plate
düz plaka
flat slab
düz pul
plain washer
düz renkli
(çiçek) self
düz renkli
self coloured [Brit.]
düz renkli
self-colored
düz rondela
plain washer
düz supap
poppet valve
düz tabak takımı
flatware
düz tarama
sequential scanning
düz tel
(Aydınlatma) straight filament
düz teras
level terrace
düz tip
(Otomotiv) rib type
düz tornavida
screwdriver
düz tümleç
direct object
düz
unpointed end
düz
flat end
düz vagon-üstü-konteynır
(Askeri) container on flatcar
düz valf
d valve
düz vana
in-line valve
düz ve büyük tabak
charger
düz ve yuvarlak
terete
düz vida
flat screw
düz viril
flat spin
düz vites
manual transmission
düz yapmak
levigate
düz yatak
plain bearing
düz yay
laminated spring, leaf spring
düz yazı
düzyazı
düz yüz
plane surface
düz yüzlü golf sopası
putter
düz zemin
(Fizyoloji) level surface
düz zemin
smooth surface
düz zıvana
barefaced tenon
düz çatı
(Dilbilim) active voice
düz çatı
flat roof
düz çizgi
straight

He draws straight lines. - O, düz çizgiler çizer.

düz çizgi
straight line
düz çizgi halindeki
rectilinear
düz çizgi halindeki
rectilineal
düz çizgili
rectilineal
düz çizgili
rectilinear
düz örgü
plain knitting
düz örme
straight knitting
düz ünlü
(Dilbilim) unrounded vowel
düz ünlüye dönüştürmek
unround
düz ızgara
plane grate
düz ışık
direct light
düz şasi
straight chassis
düz şey
flat
(torna) düz ayna
face plate
altı düz
flat-bottomed
bir düz
knit one, purl one
en düz
flattest
altı düz nehir kayığı
sampan
altı düz nehir kayığı
small row boat commonly found in China and the Far East
ana avrat düz gitmek
swear like a bargee
ana avrat düz gitmek
to swear like a trooper
az gitti uz gitti, dere tepe düz gitti
(in fairy tales) He traveled over hill and dale
Türkçe - Türkçe
Kıvırcık veya dalgalı olmayan (saç)
Yalın, sade, süssüz
Engebesiz olan yer, düzlük, ova: "Kardaş gitmem Diyarbakır düzüne / Kızlar peri olsa bakmam yüzüne."- Halk türküsü. İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı, düziko
Yayvan, altı derin olmayan
İçinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı, düziko
Yatay durumda olan, eğik ve dik olmayan
içinde anason, sakız gibi kokulu maddeler olmayan üzüm rakısı
üzüm rakısı
Yalın, sade, süssüz. Çizgisiz, desensiz ve tek renkli
Çizgisiz, desensiz ve tek renkli
Kısa ökçeli, ökçesiz (ayakkabı)
Yüzeyinde girinti çıkıntı olmayan, müstevi
içinde sakız, anason gibi kokulu maddeler bulunmayan üzüm
Engebesiz olan yer, düzlük, ova
Kır, ova
Kıvrımlı olmayan, doğru
yeksan
(Osmanlı Dönemi) MASUG
(Osmanlı Dönemi) MÜMLES
düz kas
(Tıp, İlaç) Düz beyaz kaşlar isteğimiz dışında çalışan kaslardır. Mide, damar, bağırsaklarda bulunan kaşlar bu kaslara birer örnek olabilir
düz baskı
Kalıp izlerini önce kauçuğa, kauçuktan da kâğıda geçirmeye yarayan çift kopyalı baskı yöntemi, ofset
düz kanatlılar
Uzunluğuna katlanan alt kanatları, az çok sert olan üsttekiler tarafından örtülen, dört kanatlı böcekler takımı
düz rakı
Sakız katılan ve mastika denilen sakız rakısından ayırt edilmek için üzüm rakısına verilen ad, düziko
düz tümleç
Yalın durumda bulunan tümleç
düz yazı
Şiir olmayan yazı, nesir, mensur
düz ünlü
Dudakların gerilip düzleşmesiyle oluşan ünlü: a, e, ı ,i
kazakların kıyılara saldırmada kullandıkları altı düz, yayvan gemi
şAYKA: Türklerin Karadeniz'deki ırmak kıyılarının korunmasında
yontuk düz
Erozyon etkisiyle oluşmuş, yumuşak engebeli yeryüzü parçası, yalama yazı, peneplen
düz