Select Keyboard: Türkçe ▾ X
| ||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|---|
|
Tom has no drive or ambition.
- Tom'un hiçbir dürtü veya hırsı yok.
She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
Tom felt a sudden urge to leave the room.
- Tom ani bir odayı terk etme dürtüsü hissetti.
I couldn't resist the urge to applaud.
- Ben alkışlama dürtüsüne karşı koyamadım.
Tom resisted the impulse to tell Mary what an idiot she had been.
- Tom Mary'nin ne kadar aptal olduğunu söyleme dürtüsüne direndi.
Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
- Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.