The strongest drive in human nature is the wish to be important.
- İnsan doğasındaki en güçlü dürtü, önemli olmak arzusudur.
She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
He felt a sudden urge to write a novel.
- Bir roman yazmak için ani bir dürtü hissetti.
I couldn't resist the urge to applaud.
- Ben alkışlama dürtüsüne karşı koyamadım.
Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
- Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
Tom resisted the impulse to tell Mary what an idiot she had been.
- Tom Mary'nin ne kadar aptal olduğunu söyleme dürtüsüne direndi.
He could not control his compulsion to kill.
- O, öldürme dürtüsünü kontrol edemedi.