düşmesi

listen to the pronunciation of düşmesi
Türkçe - İngilizce
(Ticaret) forfeiture
The loss of forfeit property
A legal action whereby a person loses all interest in the forfeit property
The property lost as a forfeit
Forfeiture is the action of forfeiting something. the forfeiture of illegally obtained profits Both face maximum forfeitures of about $1.2 million. when someone has their property or money officially taken away because they have broken a law or rule
{i} loss; something given up as forfeit; fine
When a delinquent borrower surrenders their property rights
The loss of money, or anything else of value, due to a breach of legal obligation or contract
Where, in some criminal matters, property is taken by the government •Sentencing Options
When a person must give up money or property because they didn't meet a legal obligation (See also bail forfeiture )
Plan assets surrendered by participants upon termination of employment before being fully vested in the plan Forfeitures may be distributed to the other participants in the plan or used to offset employer contribution
Loss of money or anything of value due to failure to perform
Loss or surrender of money, property, or a right or privilege for some specified reason
The loss of rights to an asset outlined in a legal contract if a party fails to fulfill obligations of the contract
The loss of money or anything else of value because of failure to perform under contract e g , the Payor failed to keep making payments called for under the mortgage, therefore, they forfeited all their rights to the property
The failure to fulfill obligations outlined in a legal contract which results in the loss of rights to an asset outlined in the contract
The loss or surrender of money, property, rights, or privileges due to a breach of legal obligation
The loss of a right, claim, interest or item of property as a result of one's failure to meet one's legal obligations
The loss of money or anything of value, due to failure to perform such as under an agreement to purchase
Loss of money or anything of value due to failure to perform, such as a deposit given to insure performance
Federal tax law requires that funds set aside in your Health Care and Dependent Care Spending Accounts must be used to pay for eligible expenses you incur during the same calendar year
düş
dream

You can use a dreamcatcher to catch your nightmares. - Kabuslarınızı yakalamak için bir düş kapanı kullanabilirsiniz.

I never dreamed that I would meet her there. - Onunla orada karşılaşacağımı asla düşünmedim.

düş
{f} fall

Newton saw an apple fall off a tree. - Newton bir elmanın ağaçtan düştüğünü gördü.

If you're not careful, you might slip and fall on the icy steps. - Eğer dikkatli olmazsan ,kayabilir ve buzlu basamakların üstüne düşebilirsin.

düş
daydream

Daydreaming is the moonlight of thought. - Hayal kurmak düşüncenin mehtabıdır.

düş
vision
düş
illusion

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, while in fact you are looking at your monitor. - İşte bir optik illüzyon: aslında monitörünüze bakarken, bir küpe baktığınızı düşünürsünüz.

Here's an optical illusion: you think you are looking at a cube, but in fact you are looking at the screen. - Burada bir görsel yanılsama var. Küpe baktığını düşünüyorsun ama gerçekte ekrana bakıyorsun.

düş
plump down
düş
fantasy

Living in poverty is some women's fantasy. They think it's somewhat romantic. - Yoksulluk içinde yaşamak, bazı kadınların fantezisidir. Onlar bunun biraz romantik olduğunu düşünüyorlar.

düş
{f} slumped

The man slumped to the floor. - Adam aniden yere düştü.

düş
fiction

He's very fond of science fiction. - O, bilim kurguya çok düşkündür.

düş
{f} decay
düş
{f} drop

Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings. - 20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.

It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around. - Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.

düş
{f} falling

I had to grab her to keep her from falling. - Onun düşmesini engellemek için onu tutmak zorunda kaldım.

The yen is rising and the dollar is falling. - Yen yükseliyor dolar düşüyor.

düş
{f} fallen

A fallen rock barred his way. - Düşmüş bir kaya onun yolunu kapadı.

She would have fallen into the pond if he had not caught her by the arm. - Eğer onu kolundan yakalamasaydı, göletin içine düşmüş olacaktı.

düş
romance

At first, I thought I had an advantage because I spoke a Romance language. - İlk başta, bir Romen dili konuştuğum için bir avantajım olduğunu düşündüm.

I thought you didn't like romance movies. - Macera filmlerini sevmediğini düşündüm.

düş
imagination

Productive thinking and creativity are unthinkable without imagination. - Üretken düşünce ve yaratıcılık; hayal gücü olmadan düşünülemez.

düş
plunk
düş
fell

The horse broke its neck when it fell. - Düşen at boynunu kırdı.

She fell down the ladder. - O, merdivenden düştü.

düş
plummet

Home prices are plummeting. - Ev fiyatları hızla düşüyor.

The share price is plummeting – get out while you can. - Hisse fiyatı düşüyor - yapabiliyorken ayrılın.

düş
pie in the sky
düş
decayed
hayallerin suya düşmesi
be disappointed
hayallerin suya düşmesi
be frustrated
ses düşmesi
noise reduction
tansiyon düşmesi
decrease of blood pressure
tansiyon düşmesi
blood pressure drop
uçak düşmesi
plane crash
yıldırım düşmesi
lightning
çığ düşmesi
Avalanche, snowslip, snowslide, avalanche of snow
ünlü düşmesi
celebrity fall
basınç düşmesi
pressure drop
beden ısısının düşmesi
hypothermia
davanın düşmesi
nonsuit
davanın düşmesi abatement of
an action
düş
dream, daydream, fantasy
düş
reverie
düş
delusion

When I was a kid, I thought that if I died the world would just disappear. What a childish delusion! I just couldn't accept that the world could continue to exist without me. - Çocukken ,ölürsem dünyanın hemen ortadan kaybolacağını düşündüm.Ne çocukça bir aldanma!Ben sadece dünyanın bensiz devam edip var olacağını kabullenemiyordum.

Tom suffered from the delusion that strangers could hear his thoughts. Of course that's nonsense. - Tom, yabancıların onun düşüncelerini duyabileceği sanrısından muzdaripti. Bu tabii ki saçmalık.

düş
hope, aspiration, dream
düş
pink elephant
fonem düşmesi
(Dilbilim) elision of a phoneme
fonem düşmesi elision of
a phoneme
gerilim düşmesi
drop of voltage
hece düşmesi
(Dilbilim) haplology
ilk ünlü düşmesi
(Dilbilim) aphoristic
itiraz hakkının düşmesi
(Kanun) estoppel
içses düşmesi
syncopation
içses düşmesi ling
syncope
kaya düşmesi
rock fall
ses düşmesi ling
hyphaeresis
sonses düşmesi
apocope
voltaj düşmesi
pressure drop
voltaj düşmesi
voltage drop
yıldırım düşmesi
stroke of lightning
yıldırım düşmesi
streak of lightning
önses düşmesi phonetics elision of the first sound of
a word, aphaeresis, apheresis
ünlü düşmesi
(Dilbilim) haplology
Türkçe - Türkçe

düşmesi teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

DÜŞ
(Osmanlı Dönemi) f. Bak: Dû
Düş
rüya
düş
Gerçek olmayan şey, imge, hayal
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya
düş
Uyurken zihinde beliren olayların, düşüncelerin bütünü, rüya: "Dadaloğlu'm, sevdası var başımda / Gündüz hayalimde, gece düşümde."- Dadaloğlu
düş
Gerçekleşmesi istenen şey, umut
iç ses düşmesi
Kelime içindeki bir ünsüzün kaybolması
ses düşmesi
Kelimede bir sesin kaybolması: ısıcak > sıcak, ısıtma > sıtma gibi
son ses düşmesi
Söz sonundaki bir sesin yok olması
ön ses düşmesi
Kelime başındaki bir sesin kaybolması : bolmak > olmak gibi
ünlü düşmesi
Çeşitli sebeplerle kelimenin iç veya son sesinden birinin düşmesi: Oyun > oyunamak, oynamak vb
ünsüz düşmesi
Kaynaşma sırasında ekte veya kelimede bulunan ünsüzlerin birinin düşmesi: Alçak-cık > alçacık, büyük-çek > büyücek
düşmesi