dönmek teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- turn
We're going to have to turn back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
If I remember correctly, I think we have to turn left at the next corner.
- Eğer doğru hatırlıyorsam, sanırım bir sonraki köşede sola dönmek zorundayız.
- return
In order to return to our era, what should we do?
- Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
- Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
- rotate
- turn back
We have to turn back.
- Geri dönmek zorundayız.
We're going to have to turn back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
- come back
We'll have to come back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
If you don't want to come back, I'll understand.
- Geri dönmek istemiyorsan, anlarım.
- revolve
- bear
- circle
- go back
Tom didn't want to go back to where he was born.
- Tom doğduğu yere geri dönmek istemiyordu.
Tom had to go back the way he'd come.
- Tom geldiği yoldan geri dönmek zorunda kaldı.
- pivot
- swerve
- devolve
- circumvolve
- start back
- trundle
- break a promise
- roll
- gyre
- turn on
- back down
- (Dilbilim) circle over
- (Otomotiv) swivel
- go round
- (Askeri) haul
- curve
- cant
- switch
- eddy
- swirl
- get back
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son aradığımda, bana İtalya'ya dönmek istediğini söyledi.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
- switch to
- (Latin) averto
- break
- change into
- defect
- change one's religion
- front
- return , revert
- to turn into, become
- (din) apostatize
- budge from
- to turn, revolve, rotate, spin
- (gemi) put about
- to renounce (a cause, a claim to or for something). döne döne by turning, by spinning. dönüp dolaşmak to walk back and forth
- wheel about
- get round
- (for weather, circumstances) to change
- chop about
- to change (one's plans); to break (a promise)
- ( den) sheer from
- to be converted (to another religion or point of view)
- return to
The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
- Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
The president was forced to return to Washington.
- Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- (for something tricky) to be going on
- to repeat, stay back in class
- (yatakta) turn over
- come home
- to return, go back, come back
- to make a turn (at), turn
- to turn; to return, to turn back, to come back, to go back, to get back; to turn into, to become, to change into/to; to change; to go round; to swing; to spin; to swivel; to swerve; to gyrate; (baş) to whirl, to swim, to spin; to change one's religion, to
- face
- go back on
I think I have to go back on a diet after Christmas.
- Sanırım ben Noel'den sonra diyete geri dönmek zorundayım.
- to turn (toward)
- call back
- deflect
- gyrate
- chop round
- (dininden) abjure
- recall
- change one's mind
- {f} spin
- dönme
- rotation
- dönme
- {i} spin
The room started to spin after I drank too much.
- Ben çok içtikten sonra oda dönmeye başladı.
What do you think would happen if the earth stopped spinning?
- Sence dünyanın dönmesi durursa ne olur?
- geri dönmek
- return
Her one wish was to return and see her only daughter one last time.
- Onun tek isteği, geri dönmek ve tek kızını son bir kez görmekti.
I want to return to work.
- İşe geri dönmek istiyorum.
- dönmek dön
- (Bilgisayar) return
- dönmek (gemi)
- put about
- dört dönmek
- (deyim) dance attendance on
- dört dönmek
- search everywhere
- dört dönmek
- to search everywhere
- dört dönmek
- 1. to search desperately for a remedy. 2. to scurry around
- etrafında dönmek
- revolve
- geri dönmek
- revert
- başı dönmek
- fell dizzy
- davula dönmek
- to swell up
- dön
- {f} turn
Mr Smith has not turned up yet though he promised to come.
- Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
- dönme
- renegade
- dönme
- tumble
- eski haline dönmek
- revert
- gözü dönmek
- to see red
- geri dönmek
- regain
- -e dönmek
- turn into
- -e dönmek
- face
- arkaya dönmek
- turn around
- başı dönmek
- feel dizzy
- başı dönmek
- feel woozy
- boşa dönmek
- run idle
- deliye dönmek
- go crazy
- dön
- (Bilgisayar) transform
This differential equation can be easily solved by Laplace transform.
- Bu diferansiyel denklemler Laplace dönüşümüyle kolayca çözülebilir.
The caterpillar transformed into a beautiful butterfly.
- Tırtıl güzel bir kelebeğe dönüştü.
- dön
- wheel
Do you know who invented the Ferris wheel?
- Dönme dolabı kimin icat ettiğini biliyor musun?
The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr.
- Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.
- dönme
- volution
- dönme
- swirl
- dönme
- (Telekom) slewing
- dönme
- encircling
- dönme
- (Ticaret) turnover
- dönme
- inflection
- dışına dönmek
- turn out
- eksen etrafında dönmek
- wheel
- eksen üzerinde dönmek
- pivot
- eve dönmek
- come home
- eve erken dönmek
- keep early hours
- geri dönmek
- cut back
- geri dönmek
- fetch up
- geri dönmek
- backtrack
- geri dönmek
- (Latin) averto
- geri dönmek
- start back
- geri dönmek
- go back
He wants to go back to the wild.
- O, vahşi hayata geri dönmek istiyor.
Tom didn't want to go back to where he was born.
- Tom doğduğu yere geri dönmek istemiyordu.
- geri dönmek
- come back
I don't want to come back here ever again.
- Bir daha asla buraya geri dönmek istemiyorum.
We'll have to come back.
- Geri dönmek zorunda kalacağız.
- geri dönmek
- get back
The last time I called her she told me that she wants to get back to Italy.
- Onu son kez aradığımda, bana İtalya'ya geri dönmek istediğini söyledi.
Tom asked Mary to stay, but she had to get back to work.
- Tom Mary'den kalmasını rica etti fakat o işe geri dönmek zorundaydı.
- geri dönmek
- (Politika, Siyaset) retail
- geriye dönmek
- (Askeri) about-face
- geriye dönmek
- about-turn
- hızla dönmek
- twirl
- ilkel haline geri dönmek
- revert
- köşeyi dönmek
- strike it rich
- sola (dönmek)
- counterclockwise
- sözden dönmek
- backpedal
- vida gibi dönmek
- screw
- virajı dönmek
- round the bend
- çabuk dönmek
- reel
- dön
- {f} veering
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
- dön
- back down
Tom will never back down.
- Tom asla sözünden dönmeyecek.
Tom refused to back down.
- Tom sözünden dönmeyi reddetti.
- dön
- {f} twirl
- dön
- veer
I saw his car veering to the right.
- Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.
- dön
- {f} rotating
The Earth is rotating from West to East.
- Dünya batı'dan doğuya doğru dönüyor.
The black hole is surrounded by a rotating disk of ionized gas.
- Kara delik, iyonize gazdan oluşan dönen bir diskle çevrilidir.
- dön
- return to
I'll return to get my handbag.
- Ben el çantamı almak için geri döneceğim.
The boy's plan was to study medicine and return to Saint Croix as a doctor.
- Çocuğun planı, tıp öğrenimi yapmak ve bir doktor olarak Saint Croix'a dönmekti.
- dönme
- reversal
- dönme
- apostle
- dönme
- gyration
- dönme
- relapse
- dönme
- {i} twirl
- dönme
- turnabout
- dönme
- revolution
- dönme
- {i} veering
- dönme
- abjuration
- dönme
- angular motion
- geriye dönmek
- turn about
- başı dönmek
- Feel dizzy, feel queer, feel giddy, be giddy
- deliye dönmek
- Go crazy, become insane, go mad, lose one's mind
- dön
- revert
- gözü dönmek
- See red, become very angry
- sine-i millete dönmek
- To go john galt (for a politician or politicians to return to 'normal life' and let things go to hell)
- sözünden dönmek
- Back pedal, break one's word, back down, back down from, back out, back out of, backtrack, renege
- -a dönmek
- get back to
- Arafat'ta soyulmuş hacıya dönmek
- to lose everything one has and have nowhere to turn
- adama dönmek benzemek
- to look presentable; to look like somebody; to look like something
- aksi yöne dönmek
- (deyim) face about
- aleyhe dönmek
- boomerang
- aleyhine dönmek
- 1. (for one person) to turn against (another). 2. (for events, a situation) to go against
- aleyhine dönmek
- turn against
- aleyhine dönmek
- turn to one's disadvantage
- aleyhine dönmek
- back fire
- aleyhine dönmek
- to backfire, to boomerang on
- aleyhine dönmek
- turn on
- aleyhine dönmek
- turn upon
- anadan (yeni) doğmuşa dönmek
- to be restored to happiness, health, freedom from care, and simplicity
- arapsaçına dönmek
- to turn into a mess, become thoroughly confused
- arapsaçına dönmek
- to tangle
- aslına dönmek
- turn basic
- aynı yoldan geri dönmek
- backtrack
- açlıktan gözü/gözleri kararmak/dönmek
- to be very hungry, be starving, be famished
- ağızı çiriş çanağına dönmek
- to have one's mouth get dry and bitter
- başa dönmek
- be back to square one
- başladığı yere dönmek
- recur
- başı dönmek
- feel queer
- başı dönmek
- feel giddy
- başı dönmek
- be giddy
- başı dönmek
- to feel dizzy, to feel giddy
- besmele görmüş şeytana dönmek
- colloq . to be frightened to death
- beyininden vurulmuşa dönmek
- to be greatly upset (by an unexpected event)
- beyninden vurulmuşa dönmek
- to be shocked
- bir şeyler dönmek
- be in the wind
- birdenbire dönmek
- wheel round
- birdenbire dönmek
- wheel around
- bocuk domuzuna dönmek
- to get very fat
- boş dönmek
- to come back emptyhanded
- boşa dönmek
- to run idle
- cin çarpmışa dönmek
- to in a terrible state, to be shocked
- deliye dönmek
- 1. to jump with joy. 2. to get frantic, be in a frenzy
- deliye dönmek
- to go crazy
- deliye dönmek
- be consumed with
- denizden çıkmış balığa dönmek
- to feel like a fish out of water
- dilenci değneğine dönmek
- to become very thin
- dininden dönmek
- renege
- dut yemiş bülbüle dönmek
- to be tongue-tied, become sad and quiet
- dut yemiş bülbüle dönmek
- to become tongue-tied
- dön
- sheer
- dön
- return
After a long absence, she returned home.
- Uzun bir yokluktan sonra eve geri döndü.
He returned home from Europe in 1941, when the war broke out.
- O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.
- dönme
- turning; rotation; conversion; convert; transsexual
- dönme
- conversion
Conversion to the metric system was opposed by tool manufacturers.
- Metrik sisteme dönmeye üreticileri tarafından karşı çıkıldı.
- dönme
- turn
I order you to turn right.
- Sana sağa dönmeni emrediyorum
He promised to come, but hasn't turned up yet.
- O gelmek için söz verdi, ama henüz dönmedi.
- dönme
- circumvolution
- dönme
- cycle
- dönme
- torsion
- dönme
- deflexion
- dönme
- deflection
- dönme
- swing
- dönme
- facing
- dönme
- proselyte
- dönme
- turning
Before turning, put on your blinkers to warn other drivers.
- Dönmeden önce diğer sürücüleri uyarmak için sinyal lambalarını yak.
Sami's world stopped turning.
- Sami'nin dünyası dönmeyi durdurdu.
- dönme
- (inancından) apostasy
- dönme
- wheel
The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago.
- İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.
What I like best is going on Ferris wheels.
- Dönme dolaba binmek benim en sevdiğim şeydir.
- dönme
- convert
She loved fat men, so she decided to convert to Buddhism.
- O şişman erkekleri seviyordu, bu yüzden Budizm'e dönmeye karar verdi.
- dönme
- converted to Islam
- dönme
- twist
- dönme
- winding
- dönme
- whirligig
- dönme
- veer
- dönme
- turning, rotation, revolution
- dönme
- loop
- dönme
- gyre
- dönme
- mutation