dönemsiz

listen to the pronunciation of dönemsiz
Türkçe - İngilizce
aperiodic
for which any return to it may occur at irregular times; not periodic
That does not have a periodic vibration
That does not recur periodically
Refers to the lack of symmetry in molecular structures or functions An important insight into the mechanism of biological structures is their aperiodic composition and distribution of atoms causing the extraordinary complexity of cells
not recurring at regular intervals
{s} irregular; not regular (Electricity)
1 Not periodic 2 Applied to an instrument in which the indicator moves to a new position without oscillating
Refers to a type of bass-cabinet loading An aperiodic enclosure type usually features a very restrictive, (damped), port The purpose of this restrictive port is not to extend bass response, but lower the Q of the system and reduce the impedance peak at resonance Most restrictive ports are heavily stuffed with fiberglass, dacron or foam
not repeating with time
dönem
period

We have English third period. - Üçüncü dönemde İngilizcemiz var.

I went to the theater to see a period drama. - Ben bir dönem draması görmek için tiyatroya gittim.

dönem
term

Most students are doing preparation for the term examination. - Çoğu öğrenciler dönem sınavı için hazırlık yapıyor.

It is impossible for me to finish my term paper by tomorrow. - Benim yarına kadar dönem ödevimi bitirmem imkansızdır.

dönem
spell

We have had a long spell of cold weather. - Uzun bir soğuk hava dönemi geçirdik.

We have had a long spell of hot weather. - Uzun bir sıcak hava dönemi geçirdik.

dönem
(Matematik) periot
dönem
stage

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

dönem
failure recovery
dönem
(Askeri) age

The age of nuclear power is not yet over. - Nükleer enerjinin dönemi henüz bitmedi.

All the world is a stage, and all the men and women merely players. They have their exits and their entrances, and one man in his time plays many parts, his acts being seven ages. - Tüm dünya bir sahnedir, insanlar da yalnızca birer oyuncu. Sahneye girer, çıkarlar ve zamanları boyunca yedi dönemden oluşan birçok oyun sergilerler.

dönem
mileage
dönem
fit
dönem
{i} semester

Tom failed English last semester. - Tom son dönem İngilizcede başarısız oldu.

She is working hard this semester. - Bu dönem çok çalışıyor.

dönem
epoch
dönem
era

No schools for the deaf existed in that era. - O dönemde işitme engelliler için okul yoktu.

I'm a man born in the Showa era. - Showa döneminde doğmuş bir adamım.

dönem
day
dönem
season

It's going to cost you a lot more to stay at that hotel during high season than during low season. - İşin yoğun olduğu dönemde o otelde kalmak sana işin düşük olduğu dönemde kalmaktan çok daha fazlaya mal olacaktır.

dönem
terminal
dönem
run

We will become happy in the long run. - Uzun dönemde mutlu olacağız.

dönem
session
dönem
circle
dönem
date

This custom dates from the Edo period. - Bu gelenek Edo döneminden kalma.

dönem
term (of a legislature until the next election)
dönem
round (in boxing)
dönem
period of time, period, era
dönem
period, era, epoch; term, semester
dönem
(Hukuk) period, phase
dönem
school term, semester
dönemsiz