dönüşte

listen to the pronunciation of dönüşte
Türkçe - İngilizce
in turn
One after the other; one at a time; in succession; successively

Eventually, each of the countries in turn would be brought to submission by the invading force.

Having a relationship sequentially comparable to one just mentioned; accordingly or similarly, with respect to sequence, precedence, or hierarchy.Kibbitzer 51, “In turn”

Mr. X leaked the secret to Mr. Y who in turn leaked it to Mr. Z.

In due order; in proper sequence; in a determined or measured sequence, as a waiting line or queue

The boy was next in turn to sit on Santa's lap.

In response; in return

The musical ambassadors finished their performance, and the local musicians in turn played for them a traditional ballad.

in proper order or sequence; "talked to each child in turn"; "the stable became in turn a chapel and then a movie theater"
in line, one by one, in order
dön
{f} turn

I order you to turn right. - Sana sağa dönmeni emrediyorum

Mr Smith has not turned up yet though he promised to come. - Gelmek için söz verdiği halde Bay Smith henüz dönmedi.

dön
(Bilgisayar) transform

In Spanish, there are many different expressions to indicate changes and transformations. - İspanyolcada, değişiklikleri ve dönüşümleri göstermek için birçok farklı ifadeler vardır.

This differential equation can be easily solved by Laplace transform. - Bu diferansiyel denklemler Laplace dönüşümüyle kolayca çözülebilir.

dön
wheel

The first Ferris wheel was built in 1893 in Chicago. - İlk dönme dolap 1893 yılında Chicago'da inşa edildi.

The world's first Ferris wheel was built in Chicago. It was named after its contructor, George Washington Gale Ferris, Jr. - Dünyanın ilk dönme dolabı Şikago'da yapıldı. Ona yapımcısının adı verildi, George Washington Gale Ferris, Jr.

dön
{f} veering

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
back down

Tom will never back down. - Tom asla sözünden dönmeyecek.

Tom refused to back down. - Tom sözünden dönmeyi reddetti.

dön
{f} twirl
dön
veer

I saw his car veering to the right. - Onun arabasının sağa doğru döndüğünü gördüm.

dön
{f} rotating

There is a rotating restaurant at the top of this tower. - Bu kulenin tepesinde döner restoran var.

At the equator, the Earth is rotating at a speed of about about 2200 kilometers per hour. - Ekvatorda, Dünya yaklaşık saatte 2200 kilometre hızla dönüyor.

dön
return to

He left the Mexican capital to return to Texas. - O Texas'a dönmek için Meksika başkentinden ayrıldı.

In order to return to our era, what should we do? - Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?

dön
revert
dön
sheer
dön
return

After I returned from Turkey, my Turkish deteriorated. - Türkiye'den döndükten sonra Türkçem zayıfladı.

He returned home from Europe in 1941, when the war broke out. - O, 1941'de, savaş patlak verdiğinde Avrupa'dan evine döndü.

dönüşte