dökmek

listen to the pronunciation of dökmek
Türkçe - İngilizce
cast
pour

The new trendy way to drink vodka is to pour it directly into your eye socket. However, doing so could seriously damage your vision. - Votka içmek için yeni moda tarzı onu doğrudan göz yuvasına dökmektir. Ancak, böyle yapmak ciddi olarak görüşünüze zarar verebilir.

shed
spill
to pour (out), to spill, to slop; to empty, to tip; (saç, kıl, vb.) to cast; to shed
slope
birch
(Biyokimya) decant
vacate
exhaust
infuse
slosh
break out in
showering
pour out of
unbosom
shower
empty
(çöp) tip
to pour out (one's troubles, one's story, secrets)
to pour into a mold; to cast
slop
to let (one's hair) hang freely
pour from
deplenish
to have (spots, freckles, pimples) break out on one's skin. döke saça in a spilling manner, spilling around
to empty (a container)
teem
deplete
effuse
(demir) found
to spend (a lot of money) on
slosh on
dump
to pour, pour out
diffuse
to fail (a lot of students in a class)
to shed
pour out
to pour (into a pan of hot oil and cook)
tip over
to throw out, spill out as waste
tip
found
dökme
casting
dökme
{s} pouring
kalıba dökmek
mold
dökmek (su vb)
spill
dökmek demir
found
dökmek (deri
kabuk
kâğıda dökmek
write
dökme
in bulk
gözyaşı dökmek
weep
kelimelere dökmek
put into words
kırıp dökmek
dilapidate
pratiğe dökmek
put something into practice
sayıp dökmek
serve up
beton dökmek
pour
derdini dökmek
pour out one's troubles
dil dökmek
flatter
dökme
(Ticaret) bulky
dökme
shedding
ecel teri dökmek
be in mortal fear
ecel teri dökmek
in mortal fear
eline su dökmek
touch
erimiş yağ dökmek
baste
göz yaşı dökmek
shed tears
içine dökmek
infuse into
içini dökmek
(deyim) lay bare
içini dökmek
make a clean breast
içini dökmek
pour out
içini dökmek
(deyim) make a clean breast of
kağıda dökmek
write down
kum dökmek
gravel
kurtlarını dökmek
cut loose
kırıp dökmek
destroy
kırıp dökmek
trash
kırıp dökmek
smash
mayın dökmek
lay mines
mayın dökmek
(Askeri) mine
meydana dökmek
reveal
ortaya dökmek
uncloak
ortaya dökmek
make public
para dökmek
spend a lot of money
pratiğe dökmek
put into practice
resmiyete dökmek
formalize
resmiyete dökmek
officialize
su dökmek
urinate
su dökmek
make water
ticarete dökmek
commercialize
tüy dökmek
shed
yazıya dökmek
get down
yaş dökmek
shed tears
çöp dökmek
dump
dök
{f} shed

You see the words that I typed on the screen, but you don't see the tears that I shed over the keyboard. - Benim ekranda yazdığım kelimeleri görebilirsin, ama benim klavye üzerine döktüğüm gözyaşlarını göremezsin.

He shed innocent blood just for kicks. - Sadece heyecan olsun diye masum kanı döktü.

dök
{f} spilt
dök
{f} spill

I spilled coffee on your tablecloth. - Ben senin masa örtüne kahve döktüm.

Tom almost spilled his coffee. - Tom neredeyse kahvesini döküyordu.

dök
slop
dök
{f} spilled

I spilled coffee on your tablecloth. - Ben senin masa örtüne kahve döktüm.

I spilled my coffee on the carpet. - Kahvemi halıya döktüm.

dökme
effusion
dökme
molten
dökme
{i} spill

I'll try not to spill anything. - Bir şey dökmemeye çalışacağım.

Don't spill your wine on the upholstery. - Şarabını döşemeye dökme.

biber dökmek
chili dump
dök
dump

The truck dumped the sand on the ground. - Kamyon kumu yere döktü.

Tom dumped the contents of his briefcase out on the table. - Tom evrak çantasının içindekileri masaya döktü.

dökme
the bulk of
dökme
cast-in
kendi üstüne dökmek
pour on to his
su dökmek
souse
yazıya dökmek
Put in a written form, write, put on paper, redact, reduce to writing
yere dökmek
dump
ahbaplıka dökmek
to strike up a friendship
ahbaplığa dökmek
strike up a friendship
alın teri dökmek
work like a black
alın teri dökmek
to graft (away), to work like a black
alın teri dökmek
to work hard, struggle, do one's utmost
alın teri dökmek
(deyim) turn an honest penny
bakla dökmek
to throw beans (for fortune-telling)
bildiklerini ortaya dökmek
put one's cards on the table
boynuz tüylerini dökmek
fray
derdini dökmek
air one's grievances
derdini dökmek
unbosom oneself
derdini dökmek
pour out one's troubles to smb
derdini dökmek
to confide one's troubles to
deri dökmek
exuviate
dert dökmek
talk about one's troubles
dert dökmek
to talk about one's troubles
dertini dökmek
to pour out one's troubles
dil dökmek
blandish
dil dökmek
wheedle
dil dökmek
coax
dil dökmek
sweet talk
dil dökmek
to talk sb round/over, to blandish, to flatter
dökme
poured
dökme
pouring; casting
dökme
spilth
dökme
pouring; casting; poured; (metal) cast; in bulk
dökme
spilled, scattered
dökme
cast (metal)
dökme
affusion
ecel teri dökmek
to fear for one's life
ecel terleri dökmek
sweat blood
eline su dökmek
to touch
ezberden sayıp dökmek
reel off
eğip dökmek
tip out
gözyaşı dökmek
shed tears
gözyaşı dökmek
(deyim) pipe one's eye
gözyaşı dökmek
to shed tears, to weep
gözyaşı dökmek
turn on the waterworks
gözyaşı dökmek
to shed tears
havanda su dökmek
(deyim) flog a dead horse
helme dökmek
(for rice, dried beans, wheat, etc.) to become thick and soupy
her şeyi ortaya dökmek
put all the goods in the shopwindow
hesapa dökmek
to figure out the financial aspects of (something) on paper
hurufat dökmek
cast type
hurufat dökmek
to cast type
içine dökmek
pour in
içine dökmek
pour into
içine dökmek
infuse
içini dökmek
unbosom oneself
içini dökmek
unburden one's heart
içini dökmek
communicate
içini dökmek
to pour out one's troubles (to), unburden oneself (to)
içini dökmek
to pour out one's heart, to get sth off one's chest
içini dökmek
unburden oneself
işi dökmek
1. unintentionally to become, turn into: İşi öğretmenliğe döktü. He's unintentionally become a teacher. 2. to act as if: İşi oyuna döktü. He acted as if it were a game
kabuk dökmek
exuviate
kalıba dökmek
cast
kalıba dökmek
mould
kalıba dökmek
cast something in mold
kalıba dökmek
found
kalıba dökmek
to cast, to mould, to mold
kalıp dökmek
cast mold
kalıpa dökmek
to cast, pour (something) into a mold
kan dökmek
to shed blood
kan dökmek
spill blood
kan dökmek
to shed blood, to spill blood
kanala dökmek
channel
kaynar su dökmek
scald
kaşıkla dökmek
spoon into
kirli çamaşırlarını ortaya dökmek/çıkarmak
to reveal (someone's) misdeeds, wash (someone's) dirty linen in public
kurt dökmek
to pass worms
kurt dökmek
to pass a worm
kurt dökmek
worm
kurt dökmek
pass a worm
kurtlarını dökmek
worm
kurtlarını dökmek
to have one's fling
kurtlarını dökmek/unu kırmak
to get rid of a desire to do something (by doing it to one's heart's content)
kurşun dökmek
to melt lead and pour it into cold water over the head of a sick person in order to break an evil spell
kâğıda dökmek
pen
kâğıda dökmek
indite
kâğıda dökmek
to commit to paper, to write down
kâğıta dökmek
to put (something) down on paper, write (something) down
küçük su dökmek
to urinate, to make water
küçük su dökmek
to urinate
kırıp dökmek
to smash, to destroy
kırıp dökmek
vandalize
lokma dökmek
to make lokma (friedcake)
lokmasını dökmek
to make lokma (friedcake) in memory of (someone who has died)
mayın dökmek
to mine, lay mines (in)
mayın dökmek
to mine
meydana dökmek
to make (something) public, reveal
notaya dökmek
notate
ortalığa dökmek
(deyim) bring into open
ortaya dökmek
to disclose, make public
ortaya dökmek
divulge
ortaya dökmek
air
ortaya dökmek
publish
para dökmek
to spend a lot of money
para dökmek
to spend a lot of money (on); to pour money into
pul pul dökmek
exfoliate
resmiyete dökmek
1. to make an established situation official, officialize (something). 2. to adopt an official manner or tone
resmiyete dökmek
to make official
salya dökmek
insalivate
sayıp dökmek
rehearse
sayıp dökmek
recite
sayıp dökmek
enumerate
sayıp dökmek
recount
saç dökmek
lose one's hair
saçlarını omuzlarına dökmek
let one's hair down
sokaka dökmek
1. to spend (money) extravagantly, throw (money) away. 2. to make (an issue) a cause of public demonstrations
Türkçe - Türkçe
Salmak, bırakmak. Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek: "Yapraklarını dökmüş iki söğüt ağacı..."- S. F. Abasıyanık
Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek. Çok söylemek
Açığa vurmak, söylemek, ortaya koymak
Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak
Teninde kızamık, kızıl, su çiçeği hastalıklarında olduğu gibi kırmızı lekeler çıkmak
Yakmak, tutuşturmak: "Sabah ve akşam kahvaltıları için mangal döktürürdü
Maden, mum eriyiği veya çimento, alçı gibi şeyleri kalıba akıtarak biçim vermek, döküm yapmak: "Heykel ilkin çamurdan yapılıyor, sonra kalıbını çıkarıp tunçtan dökecekler."- H. Taner
Salmak, bırakmak
Sulu hamuru kızgın yağ veya tepsinin içine akıtarak pişirmek
Üstünde bulunan bir şeyi düşürmek
Kullanmak, harcamak, sarf etmek
Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak
Bir şeyi yok etmek için atmak
Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak
Akıtmak, düşürmek
Saçmak, serpmek
Çok sayıda öğrenciyi sınavda veya bir üst sınıfa geçirmede başarısız saymak
Yakmak, tutuşturmak
Kullanmak, harcamak, sarf etmek: "Dimağ ve beden cevherlerini döken çocukları hesaplı bir kalori ile beslemek lazımdı."- C. Uçuk
Çok söylemek
Sıvı veya tane durumunda olan şeyleri bulundukları kaptan başka bir yere boşaltmak: "İhtiyar karısı pırıl pırıl kalaylı maşrapa ile ona su dökecek."- S. F. Abasıyanık
Bol bol vermek, ödemek, sarf etmek
Akıtmak, düşürmek: "Annem bunu sezdiği gün, babamın arkasından döktüğü yaşları unutacak kadar bedbaht olur."- Y. Z. Ortaç
Mangal yakmak denmezdi
Bir işte veya bir konuyu ele alış biçiminde değişiklik yapmak: "Şimdi maşallah açılmaya başladım diye söylenirsin, işi ahbaplığa dökersin, olur gider."- R. N. Güntekin
Mangalı dök, tutuştur denirdi."- N. Neyzi
Bir yere çokça bir şey yığmak, taşımak
Belli bir yere boşaltmak
(Osmanlı Dönemi) SA'CEZ
(Osmanlı Dönemi) SEHH
(Osmanlı Dönemi) TEDFİK
(Osmanlı Dönemi) DEKK
(Osmanlı Dönemi) HEYL
(Osmanlı Dönemi) SENN
(Osmanlı Dönemi) HETT
(Osmanlı Dönemi) ŞELŞELE
Dökme
(Osmanlı Dönemi) TEFRİG
dökme
Kapların içinde olmayan, yığın biçiminde ortaya dökülmüş olan
dökme
Bir yerden bir yere dökülen, aktarılan
dökme
Kalıba dökülmek yoluyla yapılmış
dökme
Dökmek işi
dökmek