Tom azimli ve çalışkan.
- Tom is determined and hard-working.
Tom azimli bir adamdır.
- Tom is a determined man.
Uzaklığı belirlemek zor.
- It is hard to determine the distance.
Bilimsel çalışmalar yoluyla bu kayaların yaşını belirlemek olanaklıdır.
- It is possible to determine the age of these rocks through scientific studies.
Tom Mary'i öldürmeye kararlıydı.
- Tom was determined to kill Mary.
Tom Mary'i öpmeye kararlıydı.
- Tom was determined to kiss Mary.
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
Bu tablonun değerini belirlemek isterim.
- I'd like to determine the value of this painting.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Seyahat için tarihi belirlediler.
- They determined the date for the trip.
Halı fiyatı üç etken tarafından belirlenir.
- The price of the carpet is determined by three factors.
Önce ne yapılacağına karar vermeliyiz.
- We should determine what is to be done first.
Bu durumda belirleyici faktör neydi?
- What was the determining factor in this case?
Bir kralın kızı olarak düşünülen ve büyük lüks içinde yetiştirilen Eleanor kocasıyla bu tersliği paylaşmaya karar verdi.
- Eleanor though the daughter of a king and brought up in the greatest luxury determined to share misfortune with her husband.
Yatmadan önce bu bulmacayı çözmeye karar verdim.
- I'm determined to solve this puzzle before I go to bed.
... is ' which is the portion of the law which says that employers could be able to determine ...
... actions in many cases determine our attitudes ...