As everyone knows, he is a genius.
- O herkesin bildiği gibi, o bir dahidir.
Tom is apparently some kind of genius when it comes to music.
- Tom müzik söz konusu olduğunda, görünüşe göre bir tür dahidir.
It is not enough to defeat our external enemies, it is also necessary to exterminate our internal enemies.
- Harici düşmanları yenmek yetmez, dahili düşmanları da imha etmek lazımdır.
From 1859, Protestant missionaries from America started to arrive, and the Catholic and Russian Orthodox churches also became actively involved in missionary work.
- 1859'dan itibaren, Amerika'dan Protestan misyonerler gelmeye başladı ve Katolik ve de Rus Ortodoks kiliseleri de misyonerlik çalışmalarına aktif olarak dahil oldular.
They didn't even know who they were supposed to meet.
- Kiminle buluşmaları gerektiğini dahi bilmiyorlardı.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
- Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
I'm not exaggerating when I call him a prodigy.
- Ona bir dahi dediğimde abartmıyorum.
It's no exaggeration to say that he's a prodigy.
- Onun bir dahi olduğunu söylemek abartı değil.