O, hayatını Hindistan'daki hastaları tedavi etmeye adamak istiyor.
- He intends to devote his life to curing the sick in India.
Şu anda bu hastalığı tedavi etmek tıbben mümkün değildir.
- At present it is medically impossible to cure this disease.
Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
- Doctors did everything they could to cure him.
Doktorlar onu tedavi etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptı.
- Doctors did everything they could to cure him.
Bu hastalıkların yaklaşık üçte biri tedavi edilebilir fakat diğerleri ciddi, hatta ölümcül olabilir.
- About a third of these diseases can be cured, but the others may be serious, or even fatal.
Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Deneyelim ve bir çare bulalım.
- Let's try and find a cure.
Çaresi yoksa katlanmak gerekir.
- What can't be cured must be endured.
Ölüm dışında her şey için bir çare vardır.
- There's a cure for everything, except death.
Bu ilaç soğuk algınlığını tedavi edecek.
- This medicine will cure your cold.
Nezlemi bu ilaçla tedavi ettim.
- I cured my cold with this medicine.
O, hiçbir zaman senin baş ağrını tedavi etmeyecek.
- It will cure you of your headache in no time.
Doktor onun hastalığını tedavi etti.
- The doctor cured him of his illness.
Antik Germen kabileleri hastalıkları tedavi etme girişimlerinde şifalı otlar kullanırdı.
- Ancient Germanic tribes used medicinal herbs in their attempts to cure diseases.
Bu bilgi bir şifa bulmana yardımcı olabilir.
- This information may help you find a cure.
The appropriator was the incumbent parson, and had the cure of the souls of the parishioners.
... does not go to curing breast cancer at all. It simply goes to massaging breast cancer, ...
... and only 5% of that money is earmarked to actually curing it. ...