O doktor kültürlü bir adam.
- That doctor is a cultured man.
Tüm insanlar sağlıklı ve kültürlü yaşam minimum standartlarını koruma hakkına sahip olacaktır.
- All people shall have the right to maintain the minimum standards of wholesome and cultured living.
Japon kültive incileri dünya inci pazarının % 60'ına kadarını tekeline almıştır.
- Japanese cultured pearls have come to monopolise as much as 60% of the world pearl market.
Dünya kültürleri oldukça benzer hale gelmektedir.
- The cultures of the world are now becoming rather similar.
Doğu ülkelerinin kültürlerinin öğrenimini yaptı.
- He has studied the cultures of Eastern Countries.
cultured plant.
The Culture of Spring-Flowering Bulbs.