Kalabalıkta birinin adımı seslendiğini duydum.
- I heard someone call my name in the crowd.
Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Etrafta bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered around.
Bir kalabalık olay yerinde toplandı.
- A crowd gathered at the scene.
Böyle bir insan kalabalığını hiç görmedim.
- Never have I seen such a crowd of people.
Tiyatronun girişinde bir insan kalabalığı vardı.
- There was a crowd of people at the entrance of the theater.
Kütüphanenin önünde bekleyen bir sürü öğrenci vardı.
- There was a crowd of students waiting in front of the library.
Oyun iyi bir topluluk çekti.
- The game drew a good crowd.
Luciano'nun arkasında topluluk olabilir fakat o hâlâ acemi bir çaylak.
- Luciano might have the crowd behind him, but he's still wet behind the ears.
Newport gibi, deniz kenarındaki tatil köyleri yaz aylarında çok kalabalıktır.
- Seaside resorts, such as Newport, are very crowded in summer.
Tren o kadar kalabalıktı ki Osaka'ya giden bütün yol boyunca ayakta durmak zorunda bırakıldık.
- The train was so crowded that we were obliged to stand all the way to Osaka.
Are you a crowd follower or a crowd leader?.
Hangi otoyola karar verirsen ver, arabalarla ve kamyonlarla dolu olacaktır.
- Whichever highway you decide on, it will be crowded with cars and trucks.
Cadde arabalarla doluydu.
- The street was crowded with cars.
Kitlekaynak kullanımı hakkında en eğlenceli şey başka insanların bizim işimizi yapmasına izin vermektir.
- The fun thing about crowdsourcing is letting other people do the work for us.
Herkes harika dansçının etrafına toplandı.
- Everyone crowded around the fantastic dancer.
İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.
- The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident.
Kalabalık, çoğunlukla kadınlar ve çocuklardı.
- The crowd was mostly women and children.
There was a crowd of toys pushed beneath the couch where the children were playing.
That obscure author's fans were a nerdy crowd which hardly ever interacted before the Internet age.
He went not with the crowd to see a shrine. -- Dryden.
After the movie let out, a crowd of people pushed through the exit doors.
They all crowded up and leaned over the rails, nearly in my face, and kept still, watching with all their might. I could see them first-rate, but they couldn't see me.
... -HO! - ( crowd chanting ) JACK! JACK! JACK! ...
... follow the crowd to reach the egyptian market ...