O bir eleştirmen olarak gittikçe daha çok ünlü oldu.
- He became more and more famous as a critic.
O yazardan ziyade eleştirmendir.
- He is a critic rather than a novelist.
Bu yazar ABD'nin bir süper güç olarak rolünün önde gelen bir muhalifidir.
- This author is a prominent critic of the role of the United States as a superpower.
Tom'un bir sürü muhalifleri vardı.
- Tom had many critics.
Bu kadar eleştirici olmayın.
- Don't be so critical.
O öğretmenin sınavının kritik noktaları emin olarak tahmin ettin.
- You sure guessed the critical points of that teacher's exam.
Bu kadar kritik olmayın.
- Do not be so critical.
Gergedanın üç türü ciddi olarak tehlike altında.
- Three species of rhinoceros are critically endangered.
Demokrasinin ölçüsü eleştiri özgürlüğüdür.
- The test of democracy is freedom of criticism.
Haksız eleştirine karşı kızgınlık hissediyorum.
- I feel resentment against your unwarranted criticism.
Entelektüel karşıtlık, çoğunlukla elitizm'i eleştirmenin kılık değiştirmesiyle ifade edilir.
- Anti-intellectualism is often couched in the disguise of criticizing elitism.
Başkalarını eleştirmeden önce kendi hatalarını kabul et.
- Acknowledge your own faults before criticizing others.
O, kritik durumdaydı.
- He was in critical condition.
Dünyadaki tropikal yağmur ormanları, gezegende yaşamın ekolojik zincirine kritik bağlantılıdır.
- The world's tropical rainforests are critical links in the ecological chain of life on the planet.
Onun tenkitleri yersizdi.
- His criticisms were out of place.
Hiç kimse onun eylemlerini eleştirmek için herhangi bir neden bulmadı.
- No one found any reason to criticize his actions.
Kimse ülkemi eleştirmek istemiyor.
- Nobody wants to criticize my country.
Başkalarının eksikliklerine karşı çok hassasınız.
- You are too critical of others' shortcomings.
Bu kadar eleştirici olmayın.
- Don't be so critical.
Bu derginin editörü ve yayıncısı bazı okuyucular tarafından eleştirildi.
- The editor and publisher of this magazine was criticized by some readers.
Ebeveynler ve dini liderleri onu eleştirdi.
- Parents and religious leaders criticized him.
Ben çok eleştirel olabileceğimi düşünmekteyim.
- I've been thinking that I may have been too critical.
Eleştirel düşünme nedir?
- What is critical thinking?
Olumsuz eleştirileri nasıl değerlendiriyorsunuz?
- How do you deal with the negative criticism?
Tüm eleştirmenler yeni filmi öğdü.
- All the critics praised the new movie.
Bazen eleştirmenler neyi eleştirdiklerini bilmiyorlar.
- Sometimes critics don't know what they criticise.
Eleştiriler krizi çözmez.
- Critics do not solve the crisis.
O benim hakkımda titizdi.
- He was critical of me.
Tom bir sanat eleştirmeni ve tarihçidir.
- Tom is an art critic and historian.
Tom bir sanat eleştirmenidir.
- Tom is an art critic.
This is a critical moment.
The political situation was so critical that the government declared the state of siege.
The patient's condition is critical.
The movie was a critical success, but bombed at the box-office.
criticize= revealing or pointing out wrong or foulty points, maybe not making a judgement (considering living in democracy and freedom, unless it is a Monocracy).