Alçak! Ne yapıyorsun, diye bağırdım.
- Scoundrel! I cried, what are you doing?
Kralın kızını kazanmalıyım! diye bağırdı ikisi de.
- I shall win the king's daughter! they both cried.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby stopped crying.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Aniden bir feryat duydum.
- All at once, I heard a cry.
Çığlık beni uykumdan uyandırdı.
- The cry roused me from my sleep.
O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
- When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
Yardım için bağırmanın faydası yok. Hiç kimse seni duymayacak.
- There is no use crying for help. No one will hear you.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby ceased crying.
Bebek ağlamayı kesti.
- The baby stopped crying.
Tom yine kurda haykırıyordu.
- Tom is just crying wolf again.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Yüksek sesle ağlamaktan kendimi alamadım.
- I could not stop myself from crying aloud.
Yüksek sesle bağırmak için bir dürtü hissettim.
- I felt an impulse to cry out loud.
Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.
- You don't have to cry out. I can hear you.
O, yüksek bir sesle ağlamaya başladı.
- He began to cry loudly.
O, gür bir sesle ağlamaya başladı.
- She began to cry in a loud voice.
a battle cry.
That sad movie always makes me cry.
After we broke up, I retreated to my room for a good cry.
... my dad and I cried. ...