Uzay yarışı tarihte heyecan verici bir dönemdi.
- The space race was an exciting time in history.
1880 yılının seçim kampanyası heyecan verici değildi.
- The election campaign of 1880 was not exciting.
O, bir dizi heyecanlı dedektif hikâyesi yazdı.
- He has written a number of exciting detective stories.
Genç ve heyecanlıydı.
- He was young and exciting.
İspanya'yı ilk ziyaretimde her şey beni heyecanlandırıyordu.
- Everything was exciting to me when I visited Spain for the first time.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Buz hokeyi heyecanlandırıcı bir spordur.
- Ice hockey is an exciting sport.
Bu hikaye ilginç, eğlenceli ve hatta heyecan verici.
- This story is interesting, funny and even exciting.