covering teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- {i} kaplama
- (İnşaat) döşeme
- mahfaza
- kapsayarak
- (İnşaat) çatı örtüsü
- kapsayan
- (Kanun) şümul
- {f} kapsa
- kat
- örtü
Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
- Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
Fadıl basitçe kendi izlerini örtüyordu.
- Fadil was simply covering his own tracks.
- {i} kapama
- {s} örten
Kapıyı örten bir perde vardı.
- There was a curtain which was covering the door.
- {i} tabaka
- covering letter evrak ile gönderilen ve evrakın mahiyetini anlatan mektup
- {s} kaplayan
- {i} sığınak
- {i} kabuk
- {i} koruma
- (Tıp) Kaplama, örtme
- cover koru/gözle/git/ört
- {s} üst
- kılıf
- (Kanun) kapsam
- hodbin
- cover
- {f} örtmek
Sami, Leyla'yı öldürdü ve bunu örtmek için Leyla'nın evini ateşe verdi.
- Sami killed Layla and set her house on fire to cover it up.
Fadıl açgözlülüğünü örtmek için uçlara gitti.
- Fadil went to extremes to cover up his greed.
- cover
- örtü
Karlarla örtülü şu dağa bak.
- Look at that mountain which is covered with snow.
Tom yeni aldığı masa örtüsüyle masayı örttü.
- Tom covered the table with the new tablecloth he'd just bought.
- cover
- kılıf
Tom arabasının üstüne bir kılıf koydu.
- Tom put a cover over his car.
Ben gece motosikletimin üstüne bir kılıf koyduğumu sağlama alırdım.
- I used to make sure I put a cover over my motorcycle at night.
- cover
- {f} kaplamak
Su, yeryüzünün yaklaşık %70'ini kaplamaktadır.
- Water covers about 70% of the earth.
Bu halı bütün yeri kaplamak için yeterince büyük.
- This carpet is big enough to cover the whole floor.
- cover
- {i} kapak
Sonbaharda, fanlar üzerine kapaklar konur.
- In the fall, covers are put over the fans in trains.
Kapakta Tom'un adını gördüm.
- I saw Tom's name on the cover.
- covering letter
- (Ticaret) irsalat mektubu
- covering letter
- (Ticaret) açıklayıcı mektup
- covering note
- (Sigorta) sigorta zeyilnamesi
- covering stitch
- (Tekstil) reçme
- covering with ashes
- külleme
- covering letter
- teyit mektubu
- covering power
- örtme gücü
- covering space
- örtü uzayı
- covering warrant
- hazine bonosu
- covering letter
- kapak
- covering plough
- pulluk kaplama
- covering transaction
- kuvertür işlemi
- covering varnish
- örtü vernigi
- covering-law model
- kapsayan-law model
- covering barrier
- (Askeri) ÖRTME ENGELİ: Bir tümen veya daha büyük birliğin cephesi boyunca yerleştirilmiş bir engel. Ayrıca bakınız: "barrier"
- covering charge
- (Askeri) çukur imla hakkı
- covering charge
- (Askeri) ÇUKUR İMLA HAKKI: Etrafında bulunan toprağı veya maddeleri satıhtan itibaren açtığı derinlikten daha fazla mesafeye kadar parçalayan paralama hakkı. Bu eşit infilakta barut hakkı yukarı doğru tesir ederek huni şeklinde bir çukur meydana getirir. Çukur imla hakkı toprak üstü tesislerin tahribinde kullanılır. Buna " cratercharge" da denir
- covering detachment
- (Askeri) örtme müfrezesi
- covering detachment
- (Askeri) ÖRTME MÜFREZESİ: Bknz. "covering Force
- covering fibres
- (Tekstil) örtücü lifler
- covering fire
- (Askeri) ÖRTME ATEŞİ: 1. Düşmanın hafif silahları menzilindeki birlikleri korumak için açılan ateş. 2. Amfibik kullanımda çıkarılmadan önce sualtı tahribi veya mayın tarama gibi hazırlık harekatlarını örtmek için açılan ateş. Ayrıca bakınız: "fire"
- covering fire
- (Askeri) örtme ateşi
- covering fire
- (Askeri) himaye ateşi
- covering fire
- (Askeri) Koruma ateşi
- covering force
- (Askeri) ÖRTME KUVVETİ: 1. Düşmanın örtülen kuvvete karşı taarruza geçmesinden önce onu önlemek, oyalamak, düzenini bozmak, aldatmak ve onunla çarpışmaya girmek üzere asıl kuvvetten ayrı olarak hareket eden bir kuvvet. 2. Gözetleme, keşif, taarruz veya savunma yaparak veya bu yöntemlerden bir kaçını birlikte kullanarak daha büyük bir kuvvetin güvenliğini sağlayan bir birlik veya müfreze. Ayrıca bakınız: "force (s) "
- covering force area
- (Askeri) ÖRTME KUVVETİ SAHASI: Muharebenin başında örtme kuvvetlerine tahsis edilmiş muharebe alanının ileri kenarındaki ileri konumda bulunan ileri saha. Örtme kuvvetleri kendilerine verilen görevleri burada yaparlar
- covering force area
- (Askeri) örtme kuvveti sahası
- covering force/party
- (Askeri) Örtme kuvveti
- covering letter
- kapak sayfası
- covering letter
- İng., bak. cover letter
- covering material
- örtü gereci
- covering of ceiling
- (İnşaat) tavan kaplaması
- covering party
- (Askeri) örtme kuvveti
- covering plate
- (İnşaat) dilatasyon derzi kapağı
- covering position
- (Askeri) ÖRTME MEVZİİ: Asıl kuvvetin harekatını örtmek maksadıyla örtme kuvvetleri tarafından tutulan mevzi
- covering position
- (Askeri) örtme mevzi
- covering power
- (Havacılık) kaplama gücü
- covering power
- örtme kuvveti
- covering power
- (Tekstil) örtme güce (boya)
- covering purchase
- (Ticaret) kuvertür alımı
- covering troops
- (Askeri) Bknz. "covering force"
- covering varnish
- örtü verniği
- covering warrant
- (Ticaret) hazine bonosu belgesi
- covering works
- (Çevre) örtme çalışmaları
- cost covering
- maliyeti karşılayan
- cover
- (Tekstil) 1. örtmek, kaplamak 2. muhafaza 3. kapak
- cover
- {f} kapamak
- cover
- {f} kapsamak
Devriye arabaları alanının tamamını kapsamaktadır.
- The patrol cars cover the whole of the area.
Deniz dünya yüzeyinin yaklaşık dörtte üçünü kapsamaktadır.
- The sea covers nearly three-fourths of the earth's surface.
- cover
- korumak
- cover
- {f} içermek
- cover
- üzerini örtmek
- cover
- {f} yetmek
- cover
- {f} kapatmak
Tom izlerini kapatmak için elinden geleni denedi böylece yüzünü kurtarabildi.
- Tom tried his best to cover his tracks so he could save face.
Sami izlerini kapatmak istedi.
- Sami wanted to cover his tracks.
- cover
- {i} paket
- cover
- {i} kaplık
- cover
- {f} üzerini kapatmak
- cover
- katetmek (yolu)
- cover
- gömlek
- cover
- (Hukuk) ele almak
- covering letter
- ön yazı
- wall covering
- (Mukavele) duvar kaplaması
- cover
- (Askeri) Ateşten koruma(k), koruma(k), örtme(k)
- cover
- istila etmek
- cover
- üst kapak
- cover
- bastırmak
- cover
- barınak
- cover
- paspayı
- cover
- paravana
Burada boy hedefiyiz. Bir paravana bulmamız gerekiyor.
- We're sitting targets here. We need to find cover.
- cover
- maske
- cover
- (Avcılık) sütre
- cover
- ateşle korumak
- cover
- supap kapağı
- cover
- sığmak
- cover
- gövde
- cover
- tefriş etmek
- cover
- (Kanun,Sigorta,Ticaret) teminat
- cover
- kılıf geçirmek
- cover
- perde
Kapıyı örten bir perde vardı.
- There was a curtain which was covering the door.
- cover
- kitap kabı
- cover
- almak
- cover
- bitirmek
- cover
- kın
- cover
- muhafaza
- cover
- giydirmek
- cover
- sarmak
- cover
- kaplama
Su, yeryüzünün yaklaşık %70'ini kaplamaktadır.
- Water covers about 70% of the earth.
Duvarları kaplamak için eski gazetelere ihtiyacım var.
- I need old newspapers to cover the walls.
- cover
- kabuk
- cover
- siper
- covering letter
- kapak yazısı
- bed covering
- yatak örtüsü
- cover
- silahla korumak
- cover
- zarf
- cover
- (yol) katetmek
- cover
- -e silah tutmak/doğrultmak
- cover
- (ayrıntıları/vb.) aktarmak
- cover
- karşılamak
Onun kaybını karşılamak zorundayım.
- I have to cover his loss.
O, masrafları karşılamak için yeterli paradır.
- That's enough money to cover the expenses.
- cover
- {f} kapsa
Sigorta buradaki her şeyi kapsar.
- The insurance covers everything here.
Bu sigorta her şeyi kapsar.
- This insurance covers everything.
- cover
- sigortalamak
- cover
- sigorta
Bu sigorta her şeyi kapsar.
- This insurance covers everything.
Tom artık ebeveynlerinin sağlık sigortası kapsamında değil.
- Tom is no longer covered by his parents' health insurance.
- cover
- kap
Tepe tamamen karla kaplıydı.
- The hill was all covered with snow.
Normal aşınma ve yıpranma garanti kapsamında değildir.
- The warranty doesn't cover normal wear and tear.
- cover
- tıkamak
- cover
- gözlemek
- cover
- koruyucu
- cover
- göz altında tutmak
- cover
- rapor etmek
- floor covering
- yer kaplaması
- floor covering
- döşeme
- lap covering
- kucak örtüsü
- lead bath covering
- kurşun banyosu örtüsü
- leg covering
- pantalon
- protective covering
- koruyucu kap
- boiler covering
- kazan kaplaması
- cover
- (Muzik) Düzenleme, aranjman: Belirli sesler, çalgılar veya topluluklar için yazılmış bir eserin, başka sesler, çalgılar veya topluluklar tarafından söylenip çalınabilmesi için o eserde yapılan değişiklik, aranjman
- cover
- (Muzik) İn popular music, a cover version or cover song, or simply cover, iş a new performance or recording of a contemporary or previously recorded, commercially released song or popular song
- cover
- (Muzik) Cover versiyon, cover şarkı ya da kısaca Cover: Popüler müzik alanında önceden plağı çıkmış bir şarkının yeni bir yorumla farklı şarkıcılar tarafından yeniden icra edilmesi veya plağının çıkartılması anlamına gelmektedir
- cover
- kuver
- feathery covering; plumage
- tüylü kapsayan; tüyleri
- four needle covering chain stitch
- (Tekstil) Sahte karyoka dikiş
- having a covering of small knobs
- küçük topuzlar bir kaplama olan
- head covering
- başını örten
- take off covering, remove muffle
- kapsayan kaldırmak mufla kalkış
- acoustic covering
- (Mimarlık) akustik kaplama
- advance covering post
- (Askeri) İLERİ ÖRTME KUVVETİ: Bak. "covering force"
- by covering the costs
- bedeli kendi karşılayarak
- cement covering
- (İnşaat) çimento sıva
- close covering force
- (Askeri) YAKIN ÖRTME GRUBU/KUVVETİ: Uçak ve su üstü gemilerinin taarruzuna karşı koruma sağlayan bir özel görev teşkili. Bu teşkil; çokluk, muharebe gemilerinden, kruvazörlerden, destroyerlerden ve icabında, uçak taşıt gemilerinden mürekkeptir
- cover
- cover crop toprağı muhafaza etmek için kışın ekilen ekin
- cover
- (Askeri) (AMERİKAN SAVUNMA KURULU) İSTİKAMETE BAK !: İstikamete bakılması için verilen emir veya komut. Ayrıca bakınız: "cover off". COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTME: Kara, hava veya deniz kuvvetleri tarafından, taarruz, savunma, bunlardan biri veya her ikisinin birden tehdidiyle yapılan koruma. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTÜ: Bir bireyi, planı, harekatı, birliği veya tesisi düşman istihbarat çabalarından ve bilgi sızmasından korumak için alınması gereken önlemler. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): DİNLEME: Almaçla sürekli dinleme durumunda olmak. Bu esnada göndermeç kalibre edilmiş durumda bulundurulur ancak derhal kullanılmak üzere hazır olması gerekmez. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ÖRTÜ: Tabii veya suni olarak yapılmış sığınak veya korunma yeri. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): ARAZİ FOTOĞRAFI: Belirli bir arazi parçasını gösteren fotoğraf veya diğer görüntü kayıtları. COVER (NATO, AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI): "BELİRTİLEN MEVKİYE GEÇ": "Avcıları kuvvet/üs ile temas noktası tayin edilen uzaklıkta tut" anlamına gelen bir kod. Ör. B mevkiine geç yirmi yedi ila otuz mil
- cover
- {i} tic. karşılık
- cover
- {i} bahane
- cover
- {i} sığınak
- cover
- {i} cilt, kapak
- cover
- cover charge giriş ücreti
- cover
- batlaniye
- cover
- {f} 1. with ile örtmek; ile kapatmak/kapamak: Cover the bread with a cloth. Ekmeği bir bezle ört. Cover that pan with a lid. O tencereyi bir
- cover
- {i} av yeri
- cover
- with ile örtmek; ile kapatmak/kapamak: Cover the bread with a cloth. Ekmeği bir bezle ört. Cover that pan with a lid. O tencereyi bir
- cover
- (Askeri) (INTELLIGENCE) Bknz. "cover" madde 6
- cover
- saklanmaya yarayan ağaçlık ve çalılık
- cover
- aba
- floor covering
- halı
- protective covering
- (Askeri,Teknik) koruyucu örtü
- resillient floor covering
- (İnşaat) elastik yer döşemesi
- vinyl floor covering
- marley