O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
Sadece gücümüzü hesaba katmalıydık.
- We had to count on our strength only.
Tom bunu hesaba katmamıştı.
- Tom hadn't counted on this.
O, sayısız makbuz ve banka kayıtlarıyla ilgili yaptığı hesaplamalara dayandırarak, bilgisayarında tam bir mali kayıt yaptı.
- He made a complete financial record on his computer, basing his calculations on countless receipts and bank records.
Tom Mary'nin, parti hazırlığı için ona yardım edeceğini hesaplamıştı.
- Tom was counting on Mary to help him get ready for the party.
Japon Hava Yolları kontuarı nerede?
- Where is the Japan Airlines counter?
Tom kontuarda durdu, resepsiyonistle konuşuyordu.
- Tom stood at the counter, talking to the receptionist.
524.372'e kadar saymak zorunda kalsam, sıkılırım.
- I would be bored if I had to count to five hundred twenty-four thousand three hundred seventy-two.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Ülkenin toplam nüfusu 300 milyondur.
- The total population of the country is 300 million.
O, az bilinen ülkeler hakkındaki gerçekleri toplamak için dünyayı dolaşıyor.
- He travels about the world gathering facts about little known countries.
Hiç kimse ülkeme güvenmek istemez.
- Nobody wants to trust my country.
Hiç kimse ülkeme güvenmek istemedi.
- Nobody wanted to trust my country.
Son yıllarda, bazı Müslüman ülkeler zenginleşmiş ve dünyanın dikkatini çekmişlerdir.
- In recent years, some Muslim countries have prospered and attracted the attention of the world.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
524.372'e kadar saymak zorunda kalsam, sıkılırım.
- I would be bored if I had to count to five hundred twenty-four thousand three hundred seventy-two.
Zaten verdiğin her şeyi saymak iyi değil.
- It's not good to count all the things that you have already given.
Tokyo borsasında, aşağı yukarı 450 şirketin hisse senetleri sayaç üzerinde işlem gördü.
- In the Tokyo stock market, stocks of about 450 companies are traded over the counter.
Kızgınsan ona kadar; çok kızgınsan yüze kadar say.
- When angry, count ten; when very angry, a hundred.
it
s ı count.
Oy pusulalarının sayımı yarım saat aldı.
- The counting of the ballots took half an hour.
Yaz sayımınızı yapın.
- Make your summer count.
I count apples as a type of fruit.
Your views don't count here.
There are three apples; count them.
Apples count as a type of fruit.
Can you count to a hundred?.
He has a 3-2 count with the bases loaded.