Onun sorunla başa çıkmak için yeterli deneyimi yoktu.
- He didn't have enough experience to cope with the problem.
Hepimiz mümkün olduğu kadar uzun yaşamak istiyoruz.
- All of us want to live as long as possible.
Sakin bir ülkede yaşamak istiyorum.
- I would like to live in the quiet country.
Bu zor sorunların üstesinden gelmek zorundasın.
- You have to cope with those difficult problems.
Sarhoş bir TV sunucusu, canlı yayın esnasında istifra etti.
- A drunk TV presenter vomited during a live broadcast.
Bizi izlemeye devam edin. Canlı yayınımız kısa süre içinde geri dönecek.
- Stay tuned. Our live stream will return shortly.
Dan radyoda canlı çaldı.
- Dan played live on the radio.
Kedi canlı bir fare ile oynuyordu.
- The cat was playing with a live mouse.
Büyükbabam 90 yaşında ve çok canlı.
- My grandfather is 90 years old and very lively.
O, sorunlarla başa çıkabilir.
- He can cope with the problems.
O bütün işle başa çıkacak.
- She will cope with all the work.
I can't live in a world without you.
I wanted to become a finish carpenter, but I just couldn't cope.
... strategy to cope with some of the thorny challenges. ...
... because it allows us to cope with issues around ...