John'u ikna etmek zordur.
- It is hard to convince John.
Jack'i ikna etmek zordur.
- It is hard to convince Jack.
Kanıt bizi onun masumluğuna ikna etti.
- The evidence convinced us of his innocence.
O, Tom'la evlenmemesi için kızını ikna etti.
- He convinced his daughter to not marry Tom.