controllably teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- control
- {f} kontrol etmek
Öfkeyi kontrol etmek zordur.
- Anger is hard to control.
Duygularımızı kontrol etmek bazen zordur.
- It's sometimes difficult to control our feelings.
- control
- {f} denetlemek
- control
- kontrol
Enflasyon kontrolün dışına çıkıyor.
- Inflation is getting out of control.
Hiç kimse bizi kontrol edemez.
- Nobody can control us.
- control
- teftiş
- control
- kontrol yapmak
- control
- kontrolünü yapmak
- control
- düzenlemek
- control
- (Bilgisayar) denetimi
- control
- yönetim
İnka İmparatorluğu yönetimi her şeyi kontrol etti.
- The government of the Inca Empire controlled everything.
- control
- idare etmek
Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.
- He who seeks to control fate shall never find peace.
- control
- (Bilgisayar) denetle
- control
- düzenleme
- control
- (Ticaret) yönetmek
- control
- (Bilgisayar) control
- control
- hakim olmak
- control
- {f} kontrol et
Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
- Try to control yourselves.
Kendinizi kontrol etmeye çalışın.
- Try to control yourself.
- control
- (ç.) (uçak/vb.) kumanda donanımı
- control
- dizginlemek
- control
- tekşirmek
- control
- {i} hakimiyet
- control
- kumanda cihazları
- control
- (Tıp) Gözlem altında tutmak, kontrol etmek
- control
- (Askeri) (NATO) KONTROL YETKİSİ: Bir komutanın kendi komutası altında bulunanlardan başka birlik ve teşkillerin faaliyetleri üzerinde haiz olabileceği tam komuta yetkisinden daha az kısmi yetki. Bu yetki tamamen veya kısmen devredilebilir veya tahsis edilebilir
- control
- {i} denetim
Tom beni denetimde bıraktı.
- Tom left me in control.
Gerçekten denetimde misin?
- Are you really in control?
- control
- {i} yönetim, idare, egemenlik, hâkimiyet
- control
- control group deney yapılan
- control
- {i} otorite
- control
- {f} idare etmek, hâkim olmak
- control
- (Tıp) Gözlem (deney) sonuçlarını karşılaştırmada standart olarak kullanılan herhangi bir şey (deney hayvanı gibi)
- control
- {i} idare
Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.
- He who seeks to control fate shall never find peace.
- control
- {i} sorumluluk
- control
- kontrol kolları ve düğmeleri
- control
- denetim denetim, denetlemek
- control
- {i} güç
Franko'nun güçleri İspanya'da kontrolü ele geçirdi.
- Franco's forces took control in Spain.
Tom öfkesini kontrol etmekte güçlük çekiyor.
- Tom has difficulty controlling his anger.
- control
- {f} işletmek
- control
- hâkim olma hâkimiyet
- control
- (Askeri) (INTELLIGENCE) KONTROL (İSTİHBARAT): Bknz. "control, (DOD, IADB) parts 3 and 4"
- control
- istenilmeyen bir şeyin etkisini azaltacak program ve tedbir
- control
- spiritualizmde medyumu hareket ettiren ruh
- control
- check