Onun süresi belirsiz bir kontratı var.
- She has an indefinite contract.
Jane albüm kontratı aldığında çok mutluydu.
- Jane was on top of the world when she got a record contract.
Sözleşme oldukça gevşek.
- The contract was rather loose.
Sözleşme çantada, öyleyse kutlamak için dışarı çıkalım.
- The contract is in the bag, so let's go out and celebrate.
Onlar anlaşmadan memnun.
- They are satisfied with the contract.
Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
Resmi yazılı İngilizce you're, won't ve can't gibi kısaltmalardan kaçınır.
- Formal written English avoids contractions, such as you're, won't, and can't.
Sosyal herhangi bir mukaveleye asla imza atmadım.
- I have never signed a social contract.
Tom mukaveleyi imzaladı.
- Tom signed the contract.
Bir iş sözleşmesine sahipti.
- She had a work contract.
Onların sözleşmesi bu ayın sonunda bitecek.
- Their contract is to run out at the end of this month.
The snail's body contracted into its shell.
... I'm glad I got a two-year contract. ...
... DAVID BECKHAM: But obviously, with the new contract now, it ...