Bir kontrat yapmamız gerekiyor.
- We need to have a contract.
Onun süresi belirsiz bir kontratı var.
- She has an indefinite contract.
Sözleşme oldukça gevşek.
- The contract was rather loose.
Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
- No ambiguities are allowed in a contract.
Anlaşmanın ayrıntıları sözleşmede belirtilir.
- The details of the agreement are set forth in the contract.
Onlar anlaşmadan memnun.
- They are satisfied with the contract.
Resmi yazılı İngilizce you're, won't ve can't gibi kısaltmalardan kaçınır.
- Formal written English avoids contractions, such as you're, won't, and can't.
Sosyal herhangi bir mukaveleye asla imza atmadım.
- I have never signed a social contract.
Tom bu sabah mukaveleyi imzaladı.
- Tom signed the contract this morning.
Aktris sözleşmesini öfkeyle yırttı.
- The actress tore up her contract angrily.
Bir iş sözleşmesine sahipti.
- She had a work contract.
The snail's body contracted into its shell.
... it? I mean, this is a contract, not fair use. This is what our contract says. And the European ...
... DAVID BECKHAM: But obviously, with the new contract now, it ...