continuously up to a certain time; still

listen to the pronunciation of continuously up to a certain time; still
İngilizce - Türkçe

continuously up to a certain time; still teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

yet
henüz

Yemek henüz hazır değil. - The food's not ready yet.

Romanın son sayfasını henüz okumadım. - I haven't read the final page of the novel yet.

yet
sonunda

Sonunda soğuk algınlığın bitti mi? - Are you over your cold yet?

Sonunda gerçeği öğrenecek. - He is yet to know the truth.

yet
conj. yine de
yet
şimdi

Şimdilik her şey yolunda gidiyor. - As yet, everything has been going well.

Şimdi vardım. Valizimi bile henüz boşaltmadım. - I've just arrived. I haven't even emptied my suitcases yet.

yet
şu anda

Şu anda, yine de görüş birliğine varılmalı. - At present, consensus has yet to be reached.

Elvis'in şu anda yaşadığına inanıyorum. - I believe Elvis yet lives.

yet
oysaki
yet
daha

Karısının yeşil noktalarla kaplanmış yüzünü görünce kalp krizi geçirdi. Katil salatalığın bir kurbanı daha! - Seeing the face of his wife covered in green spots, he had a heart attack. Yet another victim of the killer cucumber!

Hangi yöntemin daha iyi olduğunu henüz tartışmadık. - We have not yet discussed which method is better.

yet
şu tapta
yet
aynı zamanda
yet
yine de

Kompozisyonun yine de en iyisi. - Your composition is the best yet.

Yine de ona pişman olacaksın. - You will yet regret it.

yet
bununla beraber
yet
ama

Tom gelmek için söz verdi, ama henüz gelmedi. - Tom promised to come, but hasn't showed up yet.

Uzun süredir Fransızca öğreniyorum ama henüz akıcı değilim. - I've been studying French for a long time, but I'm not yet fluent.

yet
ve yine
yet
(zarf) hâlâ, henüz, daha, şimdiye kadar, şimdiye dek, sonunda, hatta, yine de
yet
derhal
yet
ancak

Richter ölçeğine göre büyüklüğü 5.0'ı aşan beş sarsıntı sadece bu hafta Japonya sarstı, ancak bilim adamları beklenen en büyük artçının henüz vurmadığı konusunda uyarıyorlar. - Five tremors in excess of magnitude 5.0 on the Richter scale have shaken Japan just this week, but scientists are warning that the largest expected aftershock has yet to hit.

Tanrım, bana iffet ve ölçülülük ver, ancak henüz değil. - God, please give me chastity and continence, but not yet.

yet
not as yet henüz değil
yet
daha; henüz; hâlâ: They haven't come yet. Daha gelmediler. "Can I come in?" "Not yet." "Girebilir miyim?" "Henüz değil." I have yet to
yet
(bağlaç) yine de, ama, ancak, buna rağmen, oysa
İngilizce - İngilizce
yet

The workers went to the factory early and are striking yet.

continuously up to a certain time; still