Esperanto alfabesi 28 harften oluşur: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.
- The Esperanto alphabet consists of 28 letters: a, b, c, ĉ, d, e, f, g, ĝ, h, ĥ, i, j, ĵ, k, l, m, n, o, p, r, s, ŝ, t, u, ŭ, v, z.
Merkezî sinir sistemi dört organdan oluşur.
- The central nervous system consists of four organs.
Komitemiz on üyeden oluşmaktadır.
- Our committee consists of ten members.
Bu kitap beş bölümden oluşmaktadır.
- This book consists of five chapters.
Vergiler doğrudan vergiler ve dolaylı olanlardan oluşmaktadır.
- Taxes consist of direct taxes and indirect ones.
Onun davranışları sözleriyle tutarlı.
- Her behavior is consistent with her words.
O, Slav mitolojisinde Yunan veya Roma mitolojilerindeki gibi böyle tutarlı bir düzen olmadığını söyledi.
- He said, that the slavic mythology wasn't such a consistent system like greek or roman mythology.
Ben fosforik asitin Hindistan cevizi yağı ile aynı renk ve tutarlılıkta olduğunu düşünüyorum.
- I think phosphoric acid has the same color and consistency as coconut oil.
Ona tutarlılık diyoruz.
- That's what we call consistency.
Şirketimiz istikrarlı ücretler için karar verdi.
- Our company decided for consistent fees.
Genler DNA'nın belirli bir sıralanmasından oluşur.
- Genes consist of a specific sequence of DNA.
Bu geminin mürettebatı kaç kişiden oluşur?
- How many people does this ship's crew consist of?
Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.
- Sami consistently denied having an affair with Layla.
Fakirlere sürekli yardım etmeye gayret etti.
- He has consistently endeavored to help the poor.
Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.
- Sami consistently denied having an affair with Layla.
Fakirlere sürekli yardım etmeye gayret etti.
- He has consistently endeavored to help the poor.
Senin şekerli çöreklerinin kauçuk kıvamına sahip olduğunu söylediğim için üzgünüm.
- I'm sorry to say that your madeleines have the consistency of rubber.
The Beatles, dört müzisyenden oluşmuştur.
- The Beatles consisted of four musicians.
Sami, Leyla ile ilişkisi olduğunu sürekli olarak reddetti.
- Sami consistently denied having an affair with Layla.
Suç oranları son birkaç on yılda sürekli olarak düşüyor.
- Crime rates have been consistently decreasing over the past few decades.
Goethe'nin kişisel sözcük dağarcığı neredeyse seksen bin sözcükten oluşuyordu.
- Goethe's personal vocabulary consisted of about eighty thousand words.
Babamın küçük kütüphanesi çoğu polemik tanrılığı içeren kitaplardan oluşuyordu, onların çoğunu okudum. esas oluşuyordu.
- My father's little library consisted chiefly of books on polemic divinity, most of which I read.
Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
- In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
The train's consist included a baggage car, four passenger cars, and a diner.
The greeting package consists of some brochures, a pen, and a notepad.
Tolerance consists in respecting other people’s opinions.
Mix it until it has the consistency of a thick paste.
He is very consistent in his political choices: economy good or bad, he always votes Labour!.
The consistentes stand together with the faithful, and do not go out with the catechumens.
The Diurnal motion of the primum mobile, is it not from East to West? And the annual motion of the Sun through the Ecliptick, is it not on the contrary from West to East? How then can you make these motions being conferred on the Earth ... to become consistents?.